Orhan Pamuk, bu eserinde bizi bir kasabada liseli bir gencin yaşadığı sarsıcı bir aşk hikayesiyle, büyük bir insani suçun peşinden sürüklüyor.
1980’lerin ortasında geleneksek usulle kuyu kazan Mahmut usta ile çırağı Cem, zor bir arazide su ararken, kasabanın hemen dışındaki sarı çadırda esrarengiz bir tiyatrocu kadın (Kırmızı saçlı kadın) her gece eski masal ve hikayeleri yeniden anlatmaktadır. Roman, bir yandan genç kahramanın aşk, kıskançlık, sorumluluk ve özgürlük duygularıyla derinden tanışmasını anlatırken diğer yandan medeniyetler üzerinden babalar ve oğullar; “otoriterlik” ve birey olma konularını tartışıyor.
Eserin içinde bazı efsanelerle birlikte işlenişi ve efsanelerin gerçek hayatta karşımıza çıkışı anlatılıyor genel olarak. İnsanın kaçtığı, korktuğu şey hep yanıbaşında bitiveriyor, biz onları bastırmaya çalıştıkça büyüyor. Yer yer duygulanıp, bazen sinir olup bazen de şaşırıp kalabilirsiniz. Diline gelecek olursak, akıcı ve anlaşılır bir dili var kitabın.