Bu kitabı Orhan Kemal yazsa hüngür hüngür ağlatır, Kemal Tahir yazsa kahkahalara boğar, Tanpınar yazsa çok sevdiği şehrin dönüşümünü çok daha canlı gözler önüne serer ve derin düşündürürlerdi.
Romanı beğenmesine beğendim, ama roman kahramanı Mevlüt'ün düşündüğü gibi "Kafamda bir tuhaflık var" romanda bir şey eksik. Çok yavan kalmış diye düşündüm hep okurken.
Kitabın kahramanı Mevlüt çok sönük ve silik kalmış oysa 490 sayfa Mevlütün etrafında dönüyor.
Köyden İstanbul'a göçerek yoğurtçuluk ve daha sonra bozacılık yapan Mevlüt'ün şahsında Anadolu insanının ve İstanbul 'un değişim ve dönüşümünün uzun uzun anlatıldığı roman bana göre yer yer gereksiz ayrıntılara boğulmuş. (Kaçak elektrik hikayesi örneğin.) Bu ayrıntılı anlatımın bir nedeni (diğer eserlerinde de olduğu gibi) okuyucuya ya yazarın bunları bizzat gördüğü veya yaşadığı ya da çokça araştırma ürünü olduğunu(zahmetli bir iş) hissettirmek olduğunu sanıyorum.
Birilerinin kızacağı, bazılarının da hoşuna gidecek ve böylece tartışma yaratacak bir dil kullanmaktan çekinmemiş. ( Türk ordusunun Kıbrısı işgali, Doğudaki savaş, Kürt gerillaları ,dinci parti söylemleri gibi)
Sonuç olarak 1969dan 2012 ye kadar İstanbul'un sosyal, siyasal, kültürel ve kentsel değişim ve dönüşümünü Orhan Pamuk'un kaleminden okuyorsunuz.