Tarifi mümkün olmayan bir duygu bu. Bir sihrin büyüsü belki. Tezahür edemediğim bir his . “Huzur “ baştan sona. Muhakkak hissettirdiği duygunun adı bu olmalı. İçinde kendimden bulduklarımla mı yoksa beni bana buldurduklarıyla mı alakalı bilmiyorum ama her cümlesine bariz sarılmak istedim. İçimden en eski bi zamandan çıkıp, gelmiş ve beni bulmuş gibiydi. Sıcak bir sevgilinin merhameti kadar da şefkatli. Bazen bilmek istemediklerinizi söyleyecek kadar cesurdu cümleleri okumadan geçemediğiniz. Bazen bir sırrı aşikar edip günlerce düşündürecek kadar derin. Her okuduğum sayfada muhakkak altını çizdiğim cümleler var. Nasıl güzeller...Kalemime benzediği için mi bilmiyorum ama sanki hiç ulaşılmayacak size yazılmış bir mektup gibi. Etkisi hala ruhumda gezen...
Eğer birgün bi yerde kendinize rastlamak isterseniz ve kalbiniz taşlaşmadıysa henüz, ruhunuzu kalbinize bulduracak o derin yolculuğa çıkın derim. Kalbiniz yaralı, sanrılı ya da sancılı belki henüz bir aşkın eşiğinde ya da terkedilme’nin yalnızlığında size de iyi gelecek emin olun. Gelmezse gidip sıradan bir eylemi gerçekleştirip yorganı başınıza çekip sabahı edecek gözyaşlarınızla olabilirsiniz . Bu bir tercih meselesi...
Biri yere düştüğünde tutup kolundan kaldırmak bu kadar mı zor? Işıl ışıl iyilik dururken, kötülüğün tarafını seçmek neden? Kalbinizde yeşil bir ağacınız, şarkı söyleyen kuşlarınız yok sizin! Sokakta gördüğünüz bir ağacın yanından
yalnızca geçip gitmeyi bilirsiniz! Hayvanlara eziyet edersiniz, çocuklarınıza sevgiyle yaklaşmazsınız. Fakat hissedin! Hissedin! Kalbiniz var! Düşünün! Bir düşünün! Aklınız var! İnsan başka nasıl değişir yoksa? Sabahları güneş hepimiz için doğmuyor mu, niçin karanlıkta kalıyor sizin kalpleriniz? Hepimiz aynı gökyüzünün altında yaşamıyor muyuz, niçin bulutlanıyor aklınız?”