I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
İslak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Necip Fazıl hiç kimsenin aklına gelmeyecek, henüz keşfedilmemiş zengin bir şiir sahasına dalarak kuvvetli görüşleri, marazi hassasiyet ve fevkalade ifade kudreti sayesinde bize "Kaldırımlar" gibi ölmez bir şaheser vermiştir. Aydan, yıldızdan, bülbülden, gülden dem vurulan bir zamanda Necip Fazıl'ın Kaldırımlar'ı şiire susamış dudaklara bir iksir tesiri verdi. Gündüzün müziç gürültüsünden, sırıtan riyakar yüzlerden, güneşin müstehzi ışığından ve boş hararetinden artık hoşlanmayan titiz bir mizacın karanlık ve sükunete koşması tabii değil midir? Necip Fazıl bu hırçın arzuyu duymuş ve haletituhiyesini ne kadar samimi fakat ne kadar üstadane anlatmıştır:
Ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim,
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları
Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim
Örtün üstüme örtün serin karanlıkları.