Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Birbirleri için en ağza alınmaz yazılar yazdıkları, kalplerini en tamir edilmez yerinden, sanatkâr gururlarından kırdıkları oluyordu. Okuyanlar: “Bunlar artık imkânı yok yüz yüze gelemezler" kararına henüz varmadan, hangisi erken sarhoş olursa hemen ötekine koşuyor, boynuna sarılarak af diliyordu. Kâmil Bey bu cins yazarları, huysuz, şımarık, hastalıklı çocuklara benzetti. İlk zamanlar, bunların arasında, kendisini ruhça ve bedence sıhhatli bulduğu için bir acayip utanma duydu".
"Kâmil Bey, gazeteyi gönülsüz gönülsüz alıp yatağın önüne oturdu. Ne zaman bu pis gazeteyi okumak zorunda kalsa, ellerinin kirlendiği duygusuna kapılıyordu. Sanki kâğıdı pisliktendi. Bu pislik, Türkçeye işleyerek insanın beyninin içini bile kirletiyordu."
Reklam
Ağaç
İki ağaç çizmişti. Bunlar, şaşılacak derecede canlı, yalnız canlı değil, insan gibi beş duygulu korkunç yaratıklardı. Birisi genç, birisi yaşlı, fakat ikisi de akıl almayacak kadar yırtıcıydılar. Gövdelerinin toprağa yakın yerleri, damar damar... Toprağa kinle, kıskançlıkla, öfkeyle geçirilmiş parmaklar gibi... Dalları da, aynı hırsla gökyüzünü parçalıyor. Kamil Bey "ağaç milleti"nin Allah tarafından, niçin yere mıhlı yaratıldığını anlar gibi oldu. Bunları, başka türlü zaptetmenin imkanı olamazdı. Kan emerek yaşayan vampir bitkileri, bir de dallarına insan başları asılan tarihin kanlı kavağını düşündü.
Sayfa 103 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Hz. Ömer
Cemil Usta selam verip oturdu. Kamil Bey'e göz kırptı: -Bunlar, Hazreti Ömer olmasa bilmem ki ne halt edecekler? Sanki Hazreti Ömer'in adalet çağı, bugüne imdat edebilirmiş gibi... Sen ne sandın Mümin Hoca? Bugün elinde, Hazreti Ömer gücü olanlar bu anlattığın hikayeleri bilmiyorlar mı? Senden fazlasını biliyorlar. Şeyhülislam Efendi, bugün fetvahaneyi gezmeye gelen İngiliz karılarını kaç kere eteklemiştir de, karnını bir güzel doyurduktan sonra dalkavuklarına senin gibi Hazreti Ömer kıssaları anlatmaya girişmiştir. Haberin olsun ki, lafla peynir gemisi yürümez!
Sayfa 107 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Kamil Bey, yüreğini çıkarıp verir gibi, ona bir cigara uzattı. Karşısındakinin duyduklarını tıpatıp duymak, aynı şeylere inanmak... Asıl kardeşlik buydu, asıl güçlendiren kardeşlik...
Sayfa 430 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Ne olur ne olmaz. Susmak da ilerde bir işe yarar. Albay, kâğıdı dörde katladı; önce şiiri, sonra yakın gözlüğünü, kılıfına yavaşça yerleştirdi. Sustular. Şimdi günlerce konuşmaz. Belki havadan söz eder, nasılsınız albayım? der. İlk günlerde onu da söylemez. İnsanı canından bezdirir. (Bana da kimse iyi davranmadi, ne yapalım?) Öfkesi geçtiği halde susar. 'Sizinle ve zavallı şiirinizle ilgisi yoktu albayım,'demeye üşendiği için susar. Bilge'ye gücü yetmez, susar; albaya gücü yeter, gene susar. Bütün dünyaya karşı susar. Dünya bu susuşu dinlemez. Kahramanın gözleri dolar: «Eski yaralar, albayım. Sizinle bir savaşım yok. Üç yüz üçten kalma, işte şuramda.» Gül Palyaço! Ha-ha. «Merhum mülazımıevvel Naşit Beyle Şark cephesindeyken...Böyle havalarda sızlar. Doktor söylemişti, binbaşı Kâmil Bey. Ucuz kurtulmuşsun Hikmet, demişti. İçime yün fanila giymeliymişim. İhmal ediyoruz işte.
Reklam
"Kamil Bey, bekârlığında, aşkı geçici ilintilerle hiç karıştırmamış olduğu için, Nermin'i, yıpranmamış yüreğinin var gücüyle sevmişti."
Sayfa 10 - İthaki Y.Kitabı okudu
1.255 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.