"Piknik. Bir orman canlandır kafanda, bir köy yolu, bir çayır. Bir araba köy yolundan çayıra gidiyor, ellerine şişeler, yemek sepetleri, transistörlü radyolar ve kameralarla bir grup genç arabadan iniyor. Ateş yakıyorlar, çadırlar kuruyorlar, müzik açıyorlar. Sabah olunca da gidiyorlar. Gece boyu olan biteni korkuyla izleyen hayvanlar, kuşlar ve böcekler saklandıkları yerlerden çıkıyorlar. Ne görürler? Otlara dökülmüş benzin ve yağ. Etrafa saçılmış eski bujiler ve filtreler. Çaputlar, patlak ampuller ve geride bırakılmış bir İngiliz anahtarı. Yağdan kirlenmiş gölet. Ve tabii ki işe yaramayan ıvır zıvır; elma çekirdekleri, şeker kağıtları, kamp ateşinden kalan kömürleşmiş odunlar, teneke kutular, şişeler, birinin mendili, birinin çakısı, yırtılmış gazeteler, bozuk paralar, başka bir çayırdan toplanan solmuş çiçekler.”
Leo kamp çantasını yere koyuyor ve babama hızla sarılıyor. Babamın Leo'nun sırtına iki kere vurmasını ve sonra birbirlerine bakmak için bir adım geriye gitmelerini izliyorum.
Özellikle gençler için farklı bir gizem hikayesi... Günümüz gençlerinden bir grup, ortaçağ canlandırması için bir ormanda bir kaç gün geçirmeye karar veriyorlar. Tüm koşulların ortaçağa uygun olması adına çok sıradan lükslerden bile yoksun oldukları bir hafta geçirmek zorundalar. Kamp yaptıkları orman karanlık bir efsaneye ev sahipliği yaptığı için, başlarına gelenlerin ne derece doğa üstü olduğu okuyucunun kafasını karıştırırken hikayenin finalindeki sürpriz dozunu artırıyor.
On bir yaşında bir çocuğun "yanardöner" annesini kamp alanında kaybetmesi üzerine geçirdiği bir haftayı anlatan öykü son derece duygusal. Annesinin kaybolduğunu bildirirse ondan ayrılacağını bilen Jack, sorunlarını yalnız başına çözmeye çalışırken bir çok güçlükle karşı karşıya kalıyor. Küçük çocuğun azimli çabası, annesine bağlılığı ve fillere hayranlığı bir çırpıda okuyabileceğiniz bir hikaye çıkarmış.
Fil Kadar KüçükJennifer Richard Jacobson · İthaki · 201590 okunma
Millie, sevgilisi Ricard 'ın en büyük hayali olan Afrika Safarisine katılmayı nasıl kabul etmiş olduğunun şokunu henüz atlatamamıştı.Nede olsa o sevgilisinin her dediğini yerine getiren uysal kızdı ve bu yüzden onun fikrinin hiç bir önemi yoktu.Dünyanın farklı yerlerinden onlara katılan kamp arkadaşları ile birlikte yedi kişilerdi.Rehberleri olan Jonny onlara bu vahşi doğada çadırları ve kamp yerlerinde bu kadar yırtıcı hayvanların arasında nelere dikkat ederek hayatta kalabileceklerini sürekli hatırlatıyordu, taki bir sabah arkadaşlarının birini sırtlanların parçalayarak avladıkları görene kadar....
Boston'da işlenen bir cinayet Rizzoli ve Isles'i yine biraraya getirmişti.Ünlü tahitçi Leon Gott garajında ayakları tavana asılmış ve iç organları boşaltımış bir şekilde ölü bulunmuştu.Soruşturma derinleştikçe olayın altı yıl önce Afrika Okavango Deltası Botswana'da ki kamp yerinde kaybolan ve öldürülen altı turist ile bağlantısı olabileceğini ortaya çıkarıyordu....
Muhteşem bir kurgu,Tess hayranlarını büyülemeye devam ediyor...
Oldukça güzel bir roman daha. Norveç'in Dal kasabasında bayan Hansen kızı Hulda ve oğlu Joel ile bir otel işletmektedir. Hulda, kuzeni Ole Kamp ile evlenecektir. Onun balıktan dönmesini bekliyordur. Ancak mektup gelmesine rağmen Ole dönmez. Bu arada Slyvius Hog adlı bir milletvekilinin hayatını kurtarırlar. Ole'den bir mektup gelir. 9672 numaralı bir piyango bileti. Ama bunu otelin sahibi olan tefeciye vermek zorunda kalırlar. Slyvius işin peşini bırakmaz. Acaba Ole gerçekten ölmüş müdür ve bilete ikramiye çıkacak mıdır? Soluksuz okunan bir roman.