Bosna(Srebrenitsa) katliamı; ikinci dünya savaşından sonra yapılan en büyük ikinci katliam. Ama sanırım insanlık tarihinin en iğrenç kara lekesi.
Kitap 1992 yılında başlayıp 1995 yılına kadar devam eden bosna savaşını konu alıyor. Sırpların müslümanlara duyduğu öfkeyi gözler önüne seren kitap, var olan bir gerçeği, okurken bile midenizi bulandıracak iğrençlikleri, tüm şeffaflığıyla anlatıyor. Bu kadarı olmamıştır diye düşünüp sonrasında uzun uzadıya araştırdığım konu, tam anlamıyla savaş mağdurlarınında utanarak anlattığı iğrençlikte. İnsanların öfke, kin, hırs duyguları içinde ne kadar çirkinleşebildiğini gördüğümüz kitapta, kadın olarak doğmanın bile başlı başına bir dert olduğunu anlıyoruz.
Bu savaş tarihin bir kara lekesi; ölen yitip giden insanları, yerle bir edilen tarihi şehirleri, ya da kan gölüne dönen sokakları değil asıl leke. Bu leke öyle bir kara ki üzerinden kaç asır geçse yine temizlenmez.
Bu savaşta ölmek bir lütuftu.
Öyle bir an düşünün ki tecavüzden nefessiz kalıp bayılmışsınız, kaç kişinin tecavüzüne uğradığınızı bile bilmiyorsunuz, başınızdan aşağı su döküyorlar uyanmanız için.Siz ölmek için yalvarırken sizi hamile bırakıyorlar ve kendi çocuklarını doğurmanız için her gün eziyet ediliyor. Kimin esiri olduğunuzun önemi yok tüm arkadaşlarına sunuluyorsunuz. Ve onlar için o durumda ölmek bile gerçekten bir lütuf...
Kitabı okurken sizi başka bir Dünya’ ya götürüyor ve o eziyetlere içiniz sızlayarak tanık ediyor.