Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Büyük aynanın çerçevesini siyaha boyamıştın - Sonra da kalpler çizmiştin siyahın üstüne. Ve eski siyah Singer dikiş makinenin üstünde Kalpler. Siyah üstüne yoğun kırmızı, küçük lambalar gibi. Bir kalp - Siyahın üstünde yoğun kırmızı, bir kan lekesi gibi.
iştedir yalanı seyreltiyor uykusuzluklar aklımın köşesinden atlılar geçiyor değil mi ki beni şımartan gökyüzüdür ve ben o tanyerlerinin sulbünden gelmekteyim hiç bir dostumu kalebent saymam parmaklıkların ardında kan değildir dostlarımın çakrışına bulaşan kan değil,mürekkep lekesi ben bilirim çünkü birgün gerçekten kan aktığında ölüm çiçeklerin yırtıcı dülgerliği sanılacaktır karaysam şimdi öfkenin payı vardır karanlığımda aşktandır titrediğim eğer ki titriyorsam sözlerim öcalan ağza misvak,iyice anlaşılsın bu dağlanmış toprağa süzülen ayaklarımdan keşke kan olsa o zaman senin çardağına çıkarken karıştırırken şarapla kendimi sana varsın gün geçtikçe herşeyde biraz kahır biraz bakır çalığı olsun lokmamızda bana soru sor artık beni kurtarma,konuştur beni yaz geceleri patlayan sağnaklara bağışla.
Reklam
Hazreti Osman
Resul-ü Ekrem (s.a.v)'in sırdaşı olan Huzeyfe (r.a) hazretlerinden sorduğu en büyük fitne budur. Hazreti Huzeyfe'nin rivayetine göre Hazreti Osman'ın kanı Mushaf üzerine dökülmekle fitne kapısı açılmış değil, ondan sonra kapanmayacak surette kırılmıştır. Ondan sonra İslam milletinde fitneler eksik olmadı. O kan dinmedi. Mushaf-ı Osman üzerine dökülen kan lekesi silinmedi.
Sayfa 236Kitabı okudu
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Mezhep savaşları da moda gibiydi. Yirmi yılda bir kendini tekrar ederdi. En azından Ortadoğu’da. Batıda insanlar kendilerine yakışanı giymeyi çoktan öğrenmiş olduğundan, artık sadece fosil yakıtlar gibi asil renkler için kan döküyorlardı. Ancak Avrupa Parlamentosu ve Beyaz Saray’daki halılardan kan lekesi çıkarmak özellikle zordu, bu yüzden de
Her yanım yara bere içinde kaldı ama ölmedim. Her yanım kan revan içinde kaldı ama ölmedim. Üstüm başım toz toprak içinde ayağa kalktım ve çektiğim acılara aldırmadan, dik durmaya çalışarak -özellikle de başımı dik tutarak-, ağır adımlarla yürümeye devam ettim. Ayaklarım acıdı, sızladı, yürümekten vazgeçmedim. Sonra kimsenin bana bakmadığını, ilgilenmediğini fark ettiğim bir yerde, artıknherkes kendi hayatının uçurumlarından sakınmak için başka yerlere dikkat kesildiğinde, kendimi usulca yere bıraktım ve uzunca bir süre öylece kalakaldım. Ellerim, yüzüm, ağzım, dilim kan oldu; dudaklarımda kan lekesi. Üzerime bulaşan kanımı, kendi gözyaşlarımla temizleyinceye kadar ağladım ve son bir gayretle ayağa kalktım.
Reklam
NE YAZIK Kİ
Peki, küfür tek millet iken İslam bizi tek bir çatı altında birleştirebiliyor mu? Kendini Müslüman olarak isimlendirip diğer yandan İslâm'ın yüklediği sorumlulukları görmezden gelen bizler, Filistin, Arakan, Doğu Türkistan'daki mazlumlar, Suriye ve Suriyeliler, Irak ve Iraklılar, Libya ve Libyalılar, Bosna Hersek, Batı Trakya, Kırım ve daha belki adını duymadığımız nice coğrafyadaki kardeşlerimiz için hiç yoksa insanlık namına- Avrupalıların Ukraynalılara gösterdiği dostluğu, merhameti, yoldaşlığı, itibarı hele de misafirperverliğiyle anılan, töresiyle bilinen bir millet iken gösterebiliyor muyuz? Boykot söylemlerinden öte soframızdan filanca İsrailli, Amerikalı firmaların kan kokan gıdalarını; cebimizden Çin'in, Amerikan mandası Kore'nin cihazlarını; elimizden ve tenimizden Norveç'in, İsveç'in çocuk kanında mayalanmış kremlerini, koruyucularını; makinelerimizden, çamaşırlarımıza kan lekesi bulaştıran deterjanları uzaklaştırıyor muyuz? Ya biz, biz olmaktan çıktık ya da hiç biz olmadık, vesselâm...
Her kan lekesi, öldürülen bir böcekten arta kalmıştı ve insan bu böceklerle mücadelede başarılı olamazdı.
asıl bu ödlek flüt onu böyle yıkan uykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot'nun çıplak gözlerindeki rom lekesi dişlerindeki tebeşir beyazı açlık paletindeki karanlık rimelindeki is ve dudak rujundaki kan je hais les dimanches şarkısı juliette greco'nun
Sayfa 14
Bak, gene de nasıl dokunabiliyorum Kalıntısıyla ellerimin karanlık düşlerin dibine Nasıl bir dövme yapabiliyorum yüreğime kan lekesi gibi Suçsuz mutluluklarından yaşamın?
Sayfa 39 - Papatyakütüphanesi YayınıKitabı okudu
815 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.