Bu yüce mertebeye rabliğiyle giren kimse, tutuşmuş bir kandil ile giren kimseye benzerken kulluğu ile giren kimse, ışığı bulunmayan bir fitil ile veya avucunda yanan, ancak tutuşmamış bir odun parçası bulunduğu halde giren kimseye benzer. Bu iki kişi, bu yüce mertebeye böyle girince, üzerlerine Rahman’dan bir nefes eser. Bu esinti nedeniyle kandil söner, odun tutuşur. Böylelikle kandil sahibi karanlık, odun sa­hibi ise, ışık veren bir nur içinde dışarı çıkar. Hazırlığın insana verdiği şeye bakınız!
Sayfa 341Kitabı okudu
“Biz seni müjdeci, uyarıcı, davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” Ahzab, 45-46
Reklam
“İnsanın ruhu kandil, ilim onun aydınlığı ve ilahi hikmet de ondaki zeytinyağı gibidir. İnsan, ruhunun ışık saçmasını istiyorsa, onu bilgiyle beslemelidir.”
" Mazhar-ı irfân olursan, zevk ü şevkin tâm olur Her gece kandil ve her bir günlerin bayram olur''
Göklere yükselmenin öncüsü bulutlar, yeraltına inmenin kllavuzu mağaralar, duayla aynı dili konuşan rüzgâr, ağaçlar. Oysa bu artık Sebastian için de hem eski hem yeni bir gökyüzüydü. Öyleyse şimdi itibarsızlığın tarihçesi olarak son dokuz günün hikâyesini yazmak şart olmuştu. Çünkü bildiğini susmak artık onun için de cürümdü. Bir veda sahifesi. Akıldan geçeni gönül de yalanlamadı kalem de yazmam demedi. Son cümleleri yazdığında gecenin yarısıydı, Sebastian'ın da masasında zayıf bir kandil yanmaktaydı.
Sayfa 585Kitabı okudu
Gerçi kandil ve fitil onlardandı. Ama ateş biz ikimizin yüzündendi. Yine bizim yağımız ve ateşimizdi ki. Önümüzde yandı ve gönlümüz onunla parladı. Biz kendi kendimizi yaktık, bilmiyoruz ne haldir, Uyanık mıyız, rüya mıdır gördüğümüz, yoksa hayal mi dir?
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.