Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
Okuyun, okutturun!
Finlandiya, uzun süre Rusya ve İsveç esaretinde yaşamış bir ülkedir. Toprakları zengin değildir, kendilerine yetecek suları bile neredeyse yoktur. Finlandiya tam bir bataklıklar ülkesidir. Ancak halk kitleleri içinden çıkan bazı aydınlar ve bu aydınların açtığı yoldan giden halk bu bataklıklar ülkesini beyaz zambaklar ülkesine çevirecektir.
Bu
639 syf.
·
Puan vermedi
“ ‘Allah’ı neden göremiyoruz?’ diye sordu. Dedesi ‘Her yerde de ondan” dedi. ‘Her yerdeyse neden görmüyorum?’ diye sordu. Dedesi ‘Her yerde olan hiçbir yerdedir’ dedi. “
Âdemoğlu dünyaya düştü düşeli bir avuç kadar çehrede çeşit çeşit insan geldi geçti bu diyardan. Çehreleri olduğu kadar duyguları, düşünceleri, eylemleri de birbirinden farklı
ⓀⒾⓎⒶⓂⒺⓉ içimizde...
Kur’an-ı Kerim’de,
“Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O’na mahsustur.”
(Tâhâ, 20/8);
“En güzel isimler Allah’ındır. O hâlde O’na o güzel isimlerle dua edin…”
Daha önce de bir kez bitirdiğim, yds-yökdil tayfa için bulunmaz bir nimet olan kitap. Kitapta toplam 204 metin bulunmakta ve metinler ilköğretim İngilizcesi ile başlayıp akademik düzeye doğru ilerlemekte. Kitapta beni en çok kendine çeken şey kelimelerle çok iyi dans edilmiş olması. Bir metinde verilen kelime metnin devamında, metin sonrası sorularda ve sonraki metinlerde de yer alıyor yani kitap sana yeni öğrendiğin kelimeyi unutma şansı vermiyor :) ayrıca metinler klasik, düz ve sıkıcılıktan azade genel kültürü geliştirmeye yönelik eşsiz bilgiler içeriyor. Bu kitapla ingilizcenizi geliştirirken bazen unutulmaya yüz tutmuş coğrafya bilgilerinizi tazeleyebilir, bazen hiç tanımadığınız tarihi bir karakteri öğrenebilir, bazen sürdürülebilirlik, küresel ısınma ve kaynakların verimli kullanımına yönelik çeşitli sarsıcı bilgiler ile yaşamsal sorumluluklarınızın farkına varabilir, bazen de yaşamdan ayrılmış bir sanatçıyı tanıyıp, öğrenip rahmetle yad edebilirsiniz. Ben daha önce bir defa bitirdim ama şimdi reader at work 2'ye zorlanmadan başlayabilmek adına bir kere daha birinci kitaba başlama kararı aldım. Bu kitap benim için İngilizce öğrenmenin yanı sıra biriyle sohbet hissi yaratan sadıkhane bir dost gibi. Yazarlarına ve emeği geçenlere saygılarımı ve en içten teşekkürlerimi sunuyorum :) iyiki varsın ODTÜ :)
Reader at Work 1Bülent Kandiller · Middle East Technical University Department (Odtü) · 2013117 okunma
Bir şiir, bir şarkı..
Faruk Nafız Çamlıbel, dinlediğimizde tüylerimizi diken diken eden, vatan aşkını doruklarda hissettiğimiz 10.yıl marşımızın iki yazarından biridir. Kendisi birkaç meşhur şiiriyle bilinen bir şairimizdir. Lakin çok bilinmeyen bir şiiri var ki, çok severek dinlediğim bir şarkının sözleridir.
Yani bir şiir, bu kitabı okumama vesile oldu. Genelde şiir kitaplarını okurken dinlediğim şarkıların aslında şiir olduğunu keşfederim ve bu duygu tarifsiz bir mutluluk verir. Bu sefer tam tersi oldu. Şarkıyı dinlerken şiir olduğunu öğrendim.
Kitabı okuduğumda, en sevdiğim şiiri de yine o şiir oldu.
SEN NERDESİN?
Caddeden sokaklara doğru sesler elendi,
Pencereler kapandı, kapılar sürmelendi.
Bir kömür dumanıyla tütsülendi akşamlar,
Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar.
Son yolcunun gömüldü yolda son adımları,
Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları.
Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda:
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda.
Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye,
Yollarını bekledim görüneceksin diye.
Senin için kandiller tutuştu kendisinden,
Resmine sürme çektim kandillerin isinden.
Saksıda incilendi yapraklar senin için,
Söylendi gelmez diye uzaklar senin için.
Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle,
Saatler son gecemin geçti cenazesiyle,
Nihayet ben ağlarken toprağın yüzü güldü,
Sokaklardan caddeye doğru sesler döküldü...
(Timur SELÇUK, Sen Nerdesin /1974)
284 syf.
·
Puan vermedi
Nasıl yazabilirsin böyle bir şiiri?
Nasıl hissedebilirsin böylesine?
Han Duvarları'nda kapalı kalmak mı gerek bu mısralar için.
Böyle birşey olamaz diyorsun dinlerken.
Yaktı, dağladı diyorsun okurken.
Yazayım bir kaç kelam diyorsun bu şiir için, ne haddin yetiyor ne takatin.Ne de konuşmak ...Susmak boğazında kalmış bir yudum gibi...
Dalından
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Finlandiya (Fin dilinde Suomi -bataklıklar ülkesi-), 5 milyonluk kuzey avrupa ülkesi. İsveç ve Rusya arasinda sıkışıp kalmış bir millet. Ne tarihlerini biliyor, ne dillerini konuşabiliyordı.(Şuanda dahi 1863 tarihinden beri 2 farklı resmi dile sahip). Halka sorulduğunda kimisi Ben Rus'um, kimisi Ben İsveç'liyim diyordu. Ancak; BİZ ! Fin'iz
250 syf.
10/10 puan verdi
Son dönemde okuyup da kendimi onda bulduğum çok nadir eser var: Kuşlar Yasına Gider gibi. Babayla sözsüz iletişim, ailedeki hastalıklar, gurbetteki oğul, türkülere sevdalı bir gönül, yolculuklarla türküler arasındaki ilişki, her şeyden önce Ege coğrafyası ve kültürü, kasabaları, köyleri hepsi aşina… Ege’den İç Anadolu'ya ıssız bozkırdaki
Herkese merhaba, uzun zaman oldu biliyorum... Ancak kendime geldim diyelim.
"Endîşe-i akldan cüdâ kıl
Aşk ile hemîşe aşinâ kıl"
"Akıl endişesinden (akıllı olma kaygısından) kurtar beni de aşk ile içli dışlı eyle Allah'ım!" dedirtiyor Mecnun'a Fuzulî. Bu ve bunun gibi pek çok beyit, anlamı, tahlili bekliyor sizi kitapta.
.
Aşk ile başlamış İskender Pala. Aşk ve akıl ilişkisi, sevgi ile farkı, gerçek aşkın ne olduğu, varlık, benlik gibi konular birbirinden güzel beyitlerle akıp gidiyor. İşte bu kısımlarda "vay be" dedim okurken. "İyi ki başlamışım bu kitaba!" Tasavvuf'a girdiği yerlerde beynimde yanmalar hissettim hatta:) Ve kitabın hep böyle devam etmesini bekledim açıkçası. Ama ne yazık ki böyle olmadı.
.
Hattatlık, eski Ramazanlar, Kandiller, çeşitli nükteler, adalet, Girit mücadelesi gibi farklı konuların yer aldığı denemelerden oluşuyor sonraki kısımlar. Eskinin zarifliği, naifliği, huzuru, inceliği sarıyor sizi. O dönemlere gidiyor, beyitleri ve açıklamalarını okudukça bir özlem duyuyorsunuz. Ancak aşk ile ilgili kısımlardaki derinliği hissedemedim burada. Sohbet tadındaydı daha çok. Fikir edinmekten ziyade yorgunluğunuzu atmak için okunacak dinlendirici yazılardı.
.
Yalnız şunu belirtmeli ki gerçekten Divan Edebiyatı'nı sevdiriyor size Kitabı bitirip elime bir lügat bir divan ve bir kahve alsam çözsem, o aleme girsem dedirtiyor. Sonra beyitleri ezberlesem ve tabi ki Hayati hocayı dinlesem...
.
Bu dünyadan bir nebze uzaklaşıp, huzurlu bir sohbete dalmak istiyorsanız okuyun derim .
Merhaba arkadaşlar. Gene bir Livaneli okuyoruz bugün de. En büyük aşklar nefretle başlıyormuş, hadi gene iyiyim. Bu romanda psikolojik tahliller o kadar ön plandaki ben soluksuz (WC gitmemişliğim bile dahil) 250 sayfa devirmiş adamım. 50 sayfayı aşamadan birçok mola verdiğim yer oldu. Bunu neden anlatıyorum, okurken bile ağır bir psikoloji hissediyoruz. En çok gözden geçirdiği en çok düzelttiği romanı bu çünkü. Zaten bu kitabı iki kişi yazıyorlar, önce biri yazıyor sonra bizim ki ona eklemeler çıkarmalar yapıyor. Bu zaten romanı ağırlaştırıyor ama tüm bu ağırlıklara rağmen romanın dili bir tüy kadar hafif!
Ben ve Sen çatışması, yani ne diyoruz lisede öğretiliyordu; Birinci ve İkinci Tekil Şahıs üzerinde yaşanan bir çatışmayla ilerliyoruz diyebilirim. En önemli mesaj da şu sanırım bu psikolojide. Yeni Nesil Türk Gençliği! Geçmişte ağabeylerinin, babalarının, dedelerinin ve kadınlarının neler yaşadığını, ne şartlar altında kaldığını, nasıl zorluklarla hayatına devam ettiğini gör. Geleceğini ve demokrasini koru. Verilmek istenen ve alttan alta hissettiren her duygu durum bu mesajı yansıtıyor. Sanırım burada en büyük görev de Sami’ye düşüyor.
Kendisiyle kitap hakkında yapılan bir söyleşiyi de göz önüne alırsak şunları da görüyoruz aslında. Roman iki kanal üzerinden kurgulanıyor. İntikam mı yoksa Bağışlama mı sorusu gündemimizden düşmüyor. Anadil ve Anlaşma da cabası. Güzel bir etki bıraktığını belirtmem gerek. Beğenerek okuyacağınıza inanıyorum. İyi okumalar dilerim.
Ayrıca hepimize şimdiden mutlu bir hafta sonu dilemekle beraber bugün kandil olması hasebiyle hepimize en içten dileklerimle iyi kandiller dilerim..
208 syf.
·
Puan vermedi
"Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın
Şair! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!"
Azabın kolları kamçı, vuruşu şedid ve hüznü muazzez. Bir fersah boğumunda bahr-i gamın dalgasıyla iptida ettikçe bu tutum, bize hüzne müptela kılan şey elbette ölümdür. Ölümün çağrıştırdığı şeyde ne denli nesnel durabiliriz? Kanı donmuşa beyhude satma
Karpalas
Lapa lapa yağan kar ve fırtınanın hep beklenilen öncelikli sessizliği. Türkiye ideolojisi ve bomboş Türkiye politikası hakkında bir şeyler öğrenmenin ilk adımıydı belki de. İçimdeki holigan ve aykırı ruhun meşalesini yaktı. İçimdeki kandiller alev aldı. Sürgün yemiş bir gazetecinin devinimli ruh halini anlatıyor kitap. Gerçekliği ve değişmezliği. O günün Türkiyesi ve bugününki demeden edemiyorsunuz.
İntihar eden genç kızlar, belirsiz tarikatlar ve önü alınamaz polemiklere o tarihte de rastlamaktayız. Yazar yine kendine yakışanı bir vazifesini üstlenir gibi yapmış. Okunaklı ve alkışa değer bir roman bırakmış.
SULTANIM KİTAP İNCELEMESİ:
Böyle kutsal bir gecede bu kitabı incelemek istedim çünkü kitap manevi olarak en çok huzur bulunabilecek kişiden bahsediyor size. “İnsanlık Sana Hasret Sultanım” kitabın adı gerçekten neyi hasretle bekliyorsunuz size hatırlatıyor.
Nitelikli siyer kitaplarını hep daha ilgi çekici ve detaylandırılmış bulduğum için okurken de elimden bırakasım gelmeden okudum açıkçası. Belli bir grupla okumak ve o gruptaki insanların da sizinle aynı şeyi düşündüğünü görmek sizin için kitabın ilerlemesini hızlandırıyor.
İnsan hep sonunu merak ettiği şeyler okumak istese de siyer kitaplarında başını da sonunu da bilse de okumak istiyor. Çünkü kaçırdığı herhangi bir detay olunca ve onu fark edince kitapla arasındaki bağ artıyor. Bu yüzden her ay bir siyer okuma etkinliğimde bu ay için de kalemini çok beğendiğim Sayın Süleyman DAMA hocamızın kitabını tercih ettim.
Hepinize sağlıkla, mutlulukla gelecek bir bayram ve hayırlı kandiller dilerim.
Keyifli okumalar....
Yeni dönem beraberinde yeni şarkılar getirir
Rus yazar Grigoriy Petrov bu kitabında hiç umudu kalmamış, yoksulluk içinde yaşamaya çalışan ve karanlığa gömülmüş bir ülkenin kurtuluş hikayesini anlatıyor. O zamanlar Finlandiya ekonomik, politik ve kültürel anlamda çok geri kalmış bir ülkeydi. Halkın bir kısmı bu durumu düzeltmek için farkındalık sağlamaya çalıştı. Eğitimin ne kadar önemli olduğundan ve her şeyin sorumlusunun eğitimsizlik olduğunu dile getirdiler. Kitapta Fin halkının şu sözleri dikkatimizi çekmektedir; “Okulumuzu elimizden aldığınız an biz de biteriz.Tıpkı mayasız hamur gibi çökeriz.” Bu farkındalığı oluşturanlar arasındaki en önemli isim Snelman ise, her meslekten insanı bu aydınlık yola çağırırken cesaretinden ödün vermemiş ve umudunu hep yüksek tutmuştu. O “Karanlık köşelerde canlı kandiller yaktım ve daha iyi aydınlatmaları için onlara yağ takviyesi yaptım” sözüyle hedefinde ilerlemiştir. Şu an Finlandiya birçok alanda gelişmiş bir ülke ise, sebebi bilinçli şekilde hareket edip ülkelerini aydınlığa kavuşturan kahramanlar sayesindedir. Kahramandan söz etmişken, ülkemizi yaşanabilecek bir yarına kavuşturan, kendi kurtuluş hikayemizin baş temsilcisi Mustafa Kemal Atatürk’e de sonsuz minnettarlığımızı dile getirmek istiyorum. Açtığı yolda, gösterdiği hedefte ilerlemeyi hiç unutmamak dileği ile…
