Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
35 Yuan için neler yaparsınız? Neleri göze alır,neleri yok sayarsınız?
.
Xu Sanguan’ın Xu Yulan ile evliliği,üç çocukları,arka planda Çin’de yaşanan değişmeler ve kanını feraha kavuşmak için satma güdüsü..
.
Xu Sanguan,çevrede yayılan dedikodular sonucunda en büyük oğullarının başka bir kişinin çocuğu olduğu öğreniyor.Bu gerçek fazla ağır olsa da
Yu Hua’yla ikinci buluşma. Yaşamak kitabını sevememiştim. Bu yüzden Kanını Satan Adam rafta epey uzun süre bekledi. Tüm olayların arka arkaya soluksuz bağlanması, derinleşmemesi konusundaki eleştirim bu kitapta da baki, ama Yaşamak tan daha çok sevdiğim bir kitap oldu.
Yaşamak kitabındaki gibi, yine Çin’deki Kültür Devrimi’ni, kıtlık yıllarını
264 syf.
10/10 puan verdi
Dedesi ve amcasının sahip çıkıp büyüttüğü Xu Sanguan, şehirdeki ipek fabrikasında çalışmaya başlar. Amcasını ziyaret ettiği bir gün, kan satmaya giden iki arkadaşının yardımıyla o da kanını satmaya hastaneye gider. Eline geçen bu parayı sadece ailesi uğruna harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir. Xu Yulan'la evlenir ve üç oğlu olur. Büyük oğlu Yile hakkındaki bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla sarsılır. Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde ne zaman başı sıkışsa bir kuyudan su çeker gibi damarlarından kan çektiren ve mücadeleden asla vazgeçmeyen Xu Sanguan'ın öyküsü, tüm bunların yanında yaşama dair birçok çarpıcı gerçekliği de barındırır.
Hepinize keyifli okumalar..
Hayatı boyunca her sıkıştığında, paraya her ihtiyacı olduğunda kanını satan kahramanımız Xu Sanguan’ın hikayesini anlatıyor “Kanını Satan Adam.” Xu Sanguan; İpek fabrikasında çalışıyor, arkadaşlarının tavsiyesiyle kanını satmaya başlıyor, evlenip üç çocuğu oluyor ve yaşlanana kadar kanını satmaya devam ediyor. Ben kitabın içeriğiyle ilgili çok bilgi vermeyeceğim ama ilgimi en çok çeken özelliğinden biraz bahsedeceğim.
Eser, Çin Kültür Devrimi yıllarında geçiyor(1966-76) yani Mao döneminde. Yazarını biraz araştırdığımda yazarın da o yıllarda yaşadığını öğrendim. Yani çocukluğunun izlerini eserlerine yansıtmış bir yazar Yu Hua. Kitabı okurken o döneme ait çok ilginç şeyler öğrendim; yaşanan kıtlık yıllarını, evlerdeki tüm yiyeceklerin, kapkacakların toplanıp ülke genelinde kantinler açılmasını, evlerde yemek yapımının yasaklanmasını, Mao’nun geleneksel kültüre tamamen savaş açıp onu yok etmek istediğini.. Bu yüzden Mao’yu daha da çok araştırmaya karar verdim. Aslında hem iyi hem de kötü şeyler yapmış Mao, hala daha bir diktatör müydü değil miydi tartışmaları sürüyor. Ama Çin halkı gerçekten çok zor yıllar geçirmiş bu bir gerçek.
Velhasıl kelam ilk defa Çinli bir yazar okumama rağmen gerçekten beğendiğim bir eser oldu. İçerik olarak çok zengindi, konusunu da çok orijinal buldum. Buradan bana bu kitabı tavsiye eden sevgili arkadaşıma teşekkürlerimi sunuyorum. Hepinize tavsiye edebileceğim bir eser, okuyunuz efendim. :))
Tavsiye kitap
Yaşamak-Yu Hua Haziran ayının açık ara favori kitabı Yaşamak oldu belki de 2020’nin enlerinde de yer veririm. Bu benim okumuş olduğun ilk Çinli yazar. Daha önce Mo Yan’dan birkaç kitap almıştım ama okumayı ertelemiştim. Mevzubahis kitap Çin’de köy köy dolaşarak dinlediği türküleri ve hikayeleri derleyen gezginin bir gün tarlada çalışan Fugui ile karşılaşmasıyla başlar. Artık Fugui’nin yanına oturmuş onun samimi ve acıklı mı acıklı hikayesine odaklanmışızdır. Hikaye ama ne hikaye? Kitabı okurken daha ne kadar kötülük olabilir ki dedikçe daha büyük kötülüklerin olduğu bana göre şahane bir kitap. Yu Hua’nın çok sade aynı zamanda gerçekçi bir dili var. Roman yazıyorsanız böyle yazın arkadaş... Kitap iki yüz beş sayfa ve bir günde bitti. Bu kadar akıcı bir havası vardı. Kesinlikle es geçilmemesi bir kitap ondan dolayı okumayanlar için birkaç kelam yazayım dedim. Herhalde etkisi de bir sürü devam edecek gibi... Kanını Satan Adam kitabını da merak ettim fakat okuyanlar Yaşamak kadar iyi değil deyince hevesim biraz törpülendi. Çevirmen Bahar Kılıç’ın ilk kitap çevirisi olmasına rağmen çok başarılı bir işe imza atmış tebrik etmek lazım. Önceden Jaguar Yayınları favori kitabım: Kübalı yazar olan Rosales’ti, Yaşamak da aynı minvalde. Kıymetli dostlar sizin fikriniz nedir bu yazar ve kitapları hakkında? @jaguarkitap
#yuhua #yaşamak #çin #roman #jaguarkitap #kahve #coffie #okudumbitti
Çin devriminin halk üzerindeki yıkıcı etkisini bir yana bırakırsak (ki olagelmiş tüm devrimler beceriksiz yöneticilerin elinde heba edilmiştir) KANINI SATAN ADAM tarihî değil, psikolojik hatta felsefî bir romandır. Karakterleri son derece gerçekçi olmasına rağmen kullanılan dil, belki çeviri yüzünden, fantastik gelebilir.
Dünyanın öbür ucunda bile toplumsal bilincin insan üzerinde tıpatıp aynı etkileri yarattığını görmek beni hep etkilemiştir. Bu eserde de onu fazlasıyla hissettim. Kadına bakış, cinselliğe bakış, namus anlayışı, anne baba ve çocuk ilişkileri gibi toplumla bireyi ayrıştırmanın neredeyse imkansız olduğu alanlarda yaşanan ortaklıklar bu romanın adeta 80’ler Türkiye’sinde, çok da ücra olmayan bir kasabada yaşananları anlattığını düşündürebilir.
Don derece yalın bir dille, psikolojik çözümleme yapmadan, okuyucunun anlayış ve sezişine bırakılmış satır aralarıyla beni çok etkiledi. Ve siz sayın okuyucu ne amaçla bu incelemeyi okuduğunuzu bilmiyorum ama eğer kitabı okuyup okumamakta tereddütünüz varsa hemen atın onu kafanızdan.
Birkaç ay kitaplığımda tuttuktan sonra dün nihayet raftan indirdim. Gece yatmadan önce birkaç sayfa okuyayım öyle uyurum diye düşünmüştüm, sabaha karşı kitabı bitirdim. Kitap daha uzun olsaydı dedim bitince de...
Bir kere ilk sayfadan okuru içine çeken bir olay örgüsü var. Benzersiz bir hikayenin ortasına düşüyor, unutulmaz diyaloglar eşliğinde hem esprili hem de duygusal bir anlatım sarıyor etrafınızı. Sizi kucaklıyor, bırakmıyor. Sıradan hayatların bir olay karşısında sıradışı olmasına, küçük bir değişimin hayata olan büyük etkilerini okuyoruz kitapta. Farklı bir coğrafyada farklı sosyal konumda olan bir adamın hikayesi var daha çok. 1950 yıllarında Çin'de Halk Komünü'nün topluma olan etkisini trajikomik bir şekilde kaleme almış yazar. Eldiveni söküp kazak örmeler, satılan kanlar, fabrikaların çalışmaması, dükkanların kapanması, okulların ders vermeye ara vermesi, karne ile alışveriş yapmalar, halka ait olan arazilere devletin el koyması vs...
Kitabın kapak tasarımını da çok beğendiğini belirtmeden geçemeyeceğim. Kitabı çok severek okudum. Gerçi Jaguar Kitap beni yine yanıltmadı. Yayınevi'nin hangi kitabını okusam hepsi benden geçer not aldı. Teşekkürler @jaguarkitap
Baba Olmak Nedir?
KANINI SATAN ADAM
Bu kitabı okuyup bitirdiğimde kendi kendime şu soruyu sordum: Herkes baba mı? Ya da bir baba çocukları için ne kadar fedakâr olabilir? Bir baba kendisinden önce çocuklarını düşündüğünde gerçek bir baba olabilir!!!
Çin Kültür Devrimi, o dönemde yaşanan kıtlık yılları buram buram hissediliyor kitapta. Ama bu kitabın gizli
105 syf.
7/10 puan verdi
Çin'in yaşayan en güçlü yazarlarından biri sayılan Yan Lianke'nin dilimize çevrilmiş üçüncü kitabıymış Günler Aylar Yıllar.Kitabın Çince aslından çeviren, Kanını Satan Adam kitabının çevirisinden tanıdığımız Erdem Kurtuldu.Yine çok başarılı bir çeviri ile kitabı severek okudum.
Franz Kafka Ödülü sahibi Yan Lianke bu kitabında zorluklardan geriye kalan,olağanüstü bir varoluş inadını anlatmış.Kuraklığın tüm şiddetini göstediği bir köyde ,tüm köy halkı köyü terk edip başka yerlere göç ediyorlar.Köyde sadece yaşlı bir adam ve kör köpeği kalıyor ve bu ikili bir mısır tanesi,birkaç damla su ve bir karış gölgelik uğruna kader ortaklığı yapıyor.
Umut,azim,dostluk,şükür,sabır kavramları üzerinden doyumsuz insanoğluna verilmiş bir ders niteliğinde kitap.
Çok yaşa ulu büyük kocama Xu Sanguan :)
Mutlaka herkesin okuması ve birden fazla ders çıkarması gereken kitap. Xu Sanguan'ı önce aptal veya yanlış tanıyabilirsiniz ama ne kadar iyi bir adam olduğunu sonradan anlayacaksınız. Herkesin dediği gibi kitap bazı yerlerde güldürüp bazı yerlerde duygusal yapıyor sizi. Çin'de yaşanılan kıtlık ve Mao dönemini bu gözle bir daha görüyorsunuz. Yazar bizi asla sıkmamaya ve yormamaya çalışmış. Bu bakımdan defalarca teşekkür. Bir solukta okunabilecek bir kitap ama yoğunlukla ve online derslerden ancak bu kadar oldu. Mutlakaa hepiniz okuyun arkadaşlaarr
Bu sefer Çin edebiyatından okudum.
Daha önce de Yu Hua'dan "Kanını Satan Adam"ı okumuş ve bu kitap gibi onu da beğenmiştim.
Kuraklık sonucu gelen kıtlığın bir köy halkının göç etmesine sebep olması, sağlığına güvenemediği için onlarla gitmeyip, köyünde kalarak, geleceğe umut, yaşamın sürmesine sebep olabilmenin uğraşını veren 72 yaşında bir adam ve onun sadık dostu kör bir köpeğin susuzluğa ve tepede yakan güneşe rağmen bir mısır fidesini büyütmeye çalışmalarının hikayesidir anlatılan...
.
.
#günleraylaryıllar #okudumbitti #jaguarkitap #yanlianke #çinedebiyatı #okumahalleri #kitaptavsiyesi #kitapönerisi #çevirmen #erdemkurtuldu #2021okumalarım #izmirokumalarım #tavsiyeokumalar
Kanını Satan Adam
Jaguar yayınevinin kitapları bu kadar mükemmelken neden az rağbet gördüğünü hâlâ anlamış değilim...
Yu Hua'nın Yaşamak adlı kitabını okuduktan sonra irademe yenik düşüp Kanını Satan Adam'ı hemen okudum.
Yaşamak gibi Çin Kültür Devriminde geçen kitabımız, halkın neler yaşadığını bu sefer farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. Diğer kitap köyde geçiyordu, bu sefer ise şehir hayatında geçen bir öykü karşımıza çıkıyor.
Yazar ilk okuduğum kitabında beni gözyaşlarına boğmuştu, bu kitabında ise çoğu yerde gülümsetse de bu gülümse kısa zamanda yerini burukluğa bırakıyor. Arkadaşları sayesinde kan vererek para kazanacağını öğrenen karakterimiz, hayatının ilerleyen yıllarında, devrimin de getirdiği zor şartlar yüzünden dönem dönem kanını satarak yaşamsal bahtsızlıklardan kurtulmaya çalışıyor.
Hikayede devrimin etkisinden çok toplumdaki aile bağlarının beni etkilediğini söyleyebilirim. Ailesindeki sorunlar ne kadar büyük olursa olsun, karakterimizin vicdanındaki bam teli hep önce insan olmanın onuru adlı müziği çalıyor. Bu sorunları kanıyla yıkıyor. Kanını satarak ailesinin umutsuzlarına umut, dertlerine derman oluyor.
Kanını hangi noktaya kadar satabilir insan, kansız kalıp bembeyaz olana kadar mı, yoksa huzurlu bir yaşama kavuşup artık satmasına gerek olmayana kadar mı?
İnsan adlı mahlukatın nasıl fedakarlıklar yapabileceğini ve hakkıyla ne kadar insanlık şarkısını çalabileceğini anlatan bu muazzam eseri okumak lazım...