Osmanlı Devleti'nde Kanuni Sultan Süleyman Han'dan sonra en fazla tahtta kalan padişah olan IV. Mehmed Han, yaradılış icabı mutedil, kadirşinas ve vefakar olup verdiği söze sadık biriydi. Orta boylu, tıknaz, beyaz tenli ve yanık çehreli idi. Ata çok bindiği için vücudu öne meyilli idi. Ava, edebiyata, tarihe merakı olup sohbet dinlemeyi severdi. Beş vakit namazı cemaatle kılardı. İçkiyi yasak edip imalathaneleri kapattırdı. Dine sonradan karıştırılan bütün hurafelerin kaldırılması için uğraştı.
Erken dönem İslam gezginlerinden olan Suyûti'ye kadar Kudüs üzerine çalışma yapmış kişiler Kubbetü's-Sahra'nın kuzeybatısında böyle bir makam olduğunu vurgulamışlardır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Nasireddin Muhammed adlı bir zat, Kudüs'ü ziyaret edecekler için hazırladığı kitapta, bu mihrabı ziyaretin, Kudüs'te olmazsa olmaz bir kural olduğunu yazmıştır.
Zamanında Mirac'in bu civardan gerçekleştiğini anlatmak amacıyla bu mihrabın önünde biri altın, diğeri gümüş iki merdivenin sembolik olarak durduğuna dair bir rivayet de vardır.
Ortaylı, Türkiye’de evvela bu 20 eserin görülmesini öneriyor.
Bunlar onun gözünde uğruna seyahat edilecek eserler.
1- Ayasofya (İstanbul; Bizans İmparatorluğu, 6’ncı yüzyıl, Miletoslu [Milet] İsidoros ile Trallesli [Aydın] Anthemios)
2- Süleymaniye Camii (İstanbul; Osmanlı İmparatorluğu, 16’ncı yüzyıl, Mimar Sinan)
3- Selimiye Camii (Edirne;
"Ger huzûr itmek dilesen ey Muhibbî fârig ol
Var mıdur vahdet makaamı gûşe-i uzlet gibi"
(Ey Kanuni, eğer huzurlu olmak istiyorsan bütün malı mülkü bırak, vazgeç. Sessiz, tenha bir yer gibi vahdet(birlik) makamı var mıdır?)
Türk askerinin İstanbul'a girişini gören Yüzbaşı Armstrong der ki: "Ruhumun isyan ettiğini duyuyorum. Türkler sanki Kanuni Sultan Süleyman devrinde imişler gibi düşünüyorlardı. İngiltere İmparatorluğu şerefinin bütün Asya'ya karşı, çamurlara yuvarlanması gururumu yaralıyordu.''