Birinci kabakçı işte şu battaniyenin altında yatan Ayvasıllı Osman'dır. İki haftadır battaniyesinin altından çıkmıyor. Almanlar onları hep birlikte Kirovgrad'a götürürken, bizimki, yol kenarında, bostanlardan çiğ kabak yedi, hastalandı..
Osman, zayıf bir sesle, kendini mâzur göstermeğe çalışıyor:
- Herkes yedi, ben de yedim.
- Herkes yedi, ben de yedimmiş! Lâfa bak! Gâvur midesiyle Müslüman midesi bir olur mu?
- Ne bileyim; mide, mide değil mi?
- Gâvur midesi domuz midesi gibi kalın ve kaba olur. Helâli haramdan ayıramaz, ne bulursa yer. Gavur suratı da bundan domuza benzer ya. Sense Müslümansın!
Hepimiz gülerek Osman'a bakıyoruz. Osman da gülüyor. Biz böyle Mustafa Ağa'nın kâh gülünç kâh sert sözlerini dinlerken, zayıf, mecalsiz bir Rus sürüklene sürüklene yanımıza yaklaşıyor, sert sert bakıyoruz, fakat ses çıkarmıyoruz.