Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Benim için katlanılması en zor kitaplardan başı çekti diyebilirim. Gerçekten de Karl Popper'ı anlatan en iyi kitap ona kesinlikle diyeceğim bir şey yok, çünkü Popper gerçekten de tam olarak bu. Peki benim için neden okuması, anlaması zor değil de katlanması zor? Çünkü bilim felsefesi diye önümüze konulan şeyin bir çok mantık hatası barındırdığına şahit oldum. Özellikle yanlışlanabilirlik ilkesi başlı başına bir saçmalık, öyle ki; bu ilke bir yerden sonra o denli saçma bir hal alıyor ki kendini dahi yanlışlıyor. Yani hiçbir tutarlılığı yok. Ayrıca burda bilim felsefesinden daha çok ideoloji felsefesi yapılıyor aslında. Sizlere liberalizmin ve kapitalizmin aslında sandığınız kadar kötü olmadığını, sizi sömürmediğini, size yararlı bir şey olduğunu telkinlemeye çalışıyorlar ama yemezler tabi, onu gidip mantıktan yoksun çelimsizlere anlatabilirler ancak. Bizleri ideolojik olarak suçlayanlar kalkıp bilimi ideolojinin köpeği haline getiren kimseler olması da ayrı bir ironi. Bilim öğrenelim diye çıktığımız yolda kapitalizm öğretilmeye çalışıyor. Ha madem bu kadar itici buluyorsam bunu neden okuduğuma gelince? Gardımı alabilmek için elbette. Hayatımızın her noktasında bize telkinlenip bilincimize yerleştirdikleri insanlık dışı fikirlere karşı kendimi kirletmemek adına, düşmanımı tanımak için okudum sadece.
Donna Haraway'in 1985 yılında yayınladığı özellikle sosyalizm-feminizm üzerine yeni açılımlar sağlamayı hedefleyen pomo bir metindir. alt başlığı "science, technology, and socialist-feminism in the late twentieth century" (yirminci yüzyılın sonunda bilim, teknoloji ve sosyalist feminizm) idir. ayrıca, haraway'in "simians, cyborgs
John Steinbeck'in okuduğum 7. eseri olmakla beraber en sevdiğim yabancı yazar diyebilirim. Eserlerini okudukça kendisine karşı bu sevgim daha da artıyor. Yaşar Kemal'le ikisini birbirini çok benzetirim. Yaşar Kemal'i okurken nasıl Çukurovada ki pamuk turunçgil taralarından gelen emek kokusunu duyumsuyorsanız aynı şekilde John Steinbeck'i
Anna Karenina romanı, Lev Tolstoy tarafından 1873 ve 1877 yılları arasında realist bir bakış açısıyla kaleme alınmış bir eserdir.
*
Anna Karenina romanı, ilk yayınlandığı sıralarda bölüm bölüm yayınlanmış ve daha sonra da bir arada toplanarak kitap haline getirilmiştir. Bu roman, Rusya’nın toplumsal yapısını ve yaşayış tarzını anlatıyor olmasıyla
"Diriliş" kelimesi Sezai Karakoç'a göre insanlık için kurtuluştur, şimdiki ve gelecek zamana dair umuttur, geçmişten insanlık toprağına atılan tohumun filizlenme ve boy vermesidir. Bir nevi Sezai Karakoç için ÖTE'lerden gelen hakikat mesajinin aksiyona dönüşmesidir.
Geleceğe dair umutludur, bir gün kıyamet kopmadan bu dünyada dirilişin, Allah'ın insana yüklemiş olduğu sorumluluğun diriliş öncülerinin fedakarlıkları sayesinde gerçekleşeceğine inanır.
Bu kısa ama öz yazılmış kitapta da insanlığı zulmetten kurtarıcı Diriliş Neslinin özelliklerini misyonunu konu edinmiştir. Ekonomiden siyasete, toplumdan bireye, fiziki mekandan manevi mekana her alanda diriliş neslinin çağ açan olması gerektiğinden bahseder. Kapitalizmi eleştirdiği kadar komünizmi de eleştirir ve insanı köle yapan bütün sistemleri hakikat dışı olarak görür. İnsanı özgür kılacak olan yegane yol, orta yol olan İslam'dır. Diriliş eri, hem içte hem de dışta sürekli kendini geliştirmeli ve ilerlemek için özeleştiri yapmalıdır.
Gök Kubbede Yükselen Seda!!!
Güneş doğudan doğar Üstad Cemil Meriç'in lâtif ve keşif sözleri ile, geceler sona eriyor bir bir, gece için biçilen vakit elbet bir gün sona eriyor tıpkı gündüzün bitişi sonrasında yine gecenin zuhuru. Her gün bir yeni başlayış, çaba ve emek karşısında müslüman kişinin 1400 sene evvelki gibi esen bir rüzgarı estirip İslam'ı ve insanlığı kurtuluşa göturecek reçete var lâkin bunu yazacak doktor yok. Hastalığa düçar olmuş İslam ve insanlık için ilaç hazır, bunu uygulayacak doktoru yetiştirecek doktor yok, hâlbuki tedavi belli..Doğu'dan başlayan rüzgarı ecdat gibi tekrardan Batı'ya estirmediğimiz sürece o tek dişi kalmış canavar metaryalizm bir taraftan, kapitalizm bir taraftan zehirlemeye devam ediyor en çokta kendilerini zehirliyor kar, sonrasında bu zehri bütün dünyaya sunuyorlar. Müslüman burada nerede, kendi kabuğundan çıkmayı bekliyor, bir türlü çıkış nihayete edemiyor, kendine güveni yok. Allâh Resulü'nün güzel bir sözü vardır, inanan yüz kişi bin kişiye bedeldir sözü sinelerimize işlemiyor o kadar şuursuz, basiretsiz, kendinden geçmiş.. Saatler İslâmın lehine çalışıyor, kıyamet yakın, uyanış mutlaka olmalı sürekli ve planlı bir şekilde çaba ve gayret göstermemiz gerekiyor, üstümüzde ki ölü toprağını atmalı öze dönüş gerçekleşmelidir. insaAllah düşüncede inançta, aksiyon da sesimizi yükseltmeye başlamanın daha net aksiyomlarını görürüz.. Şehitlerimiz çok olacaktır esas olan yükseltilecek sesin bu kubbede her taraftan işitilebilmesidir..Bu ses çağın en yüksek sesi olacaktır insaAllah..
Benimle Mitoz Bölünür Müsün?
#alıntı
Buna ister kapitalizm deyin , ister sanatın popülizm karşısındaki hezimeti , giderek birbirimize benziyoruz. O kadar aynılaştık ki her yerde kendimi görmekten sıkıldım artık. Sporun üç büyüklerden , sanatın Hollywood 'dan , internetin komik video ve fotoğraflardan ibaret olduğu toplulumuzdan sıkıldım. Tanıştığım her kişiyle gelişeceğimi zannederken, sadece mitoz bölündüğümü idrak etmekten sıkıldım. Ağzımıza yapıştırılmış sözcükleri koro halinde tekrarlamamızdan sıkıldım.
Karamsar başladığım için özür dilerim, fakat elbette size hitaben yazmıyorum bu satırları. Neticede sizler Kanada Hokey Ligi'yle ilgilenen, ebru sanatından hoşlanan, squash oynayan , İtalyan edebiyatı okuyan , mektup pulu biriktiren ya da internetteki sıra dışı sitelerden faydalanan şahsına münhasır insanlarsınız. Benim sözüm başkanlarına, mitoz bölündüğümüz tüm dostlarıma...
Yorumuma başlamadan önce yazarımızın kitabına adını verdiği yazısından alıntı paylaşmak istedim. Bu kitap bir deneme kitabı. Yazar çeşitli başlıklar altında mizahi anlatımıyla duygu ve düşüncelerini dile getirmiş. Kitapta ayrıca 6 tane Eski Sevgilim Safinaz'a Mektuplar isminde mektuplar var. Gülerek okudum her birini. Kitabın ismi kapağı çok dikkatimi çekince nasıl bir kitap diye şöyle bir bakayım derken baktım kitabı epeyi okumuşum. Yazarın bu kitabını da beğeniyle okudum. Normalde ben deneme kitabı okumayı sevmem. Benim için hızlı bir okuma oldu.
PROTESTAN AHLAKI VE KAPİTALİZMİN RUHU
Weber Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde dinsel faktörlerin ekonomik bir düzenleme biçimi olarak kapitalizmin oluşumu üzerindeki etkilerini incelemektedir. Kapitalizm Protestanlık tarafından oluşturulmuştur ve özellikle de Kalvinizm tarafından. Weber 1905’te yayımlanan Protestan ahlakı ve
Güzel Dünya, Neredesin?
“Güzel Dünya, Neredesin?” Sally Rooney’in üçüncü romanı olarak geçtiğimiz yıl yayınlandı. İçeriğini merak edenlere kısaca özetlemek gerekirse roman, Alice ve Eileen isimli iki en yakın arkadaşın e-posta yoluyla gündelik yaşamları, romantik ilişkileri, güncel siyaset ve geleceğimizin belirsizliği gibi konular hakkında olan tartışmalarını
İçimizdeki Şeytan Kitap İncelemesi
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN KİTAP İNCELEMESİ
"İçimizde şeytan yok ... İçimizde aciz var ... Tembellik var ... İradesizlik, bilgisizlik ve hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var ..." Sabahattin Ali bu sözlerle anlatır içimizdekileri. Romanımız da bu ana fikir üzerine inşa edilmiştir.
1940 yılında yayımlanan
