Tekrar tekrar okuyacağım nadir kitaplardan. Yıllar önce yapmış olduğu tespitler bugüne aynen ışık tutuyor. Tarih dersinde koca bir millet olarak sınıfta kalmışız. Belki de kitabın kapağını bile açmayışımızdan. Sahip olduğumuz aslan değerler bir bir terk ediyor ne yazık ki bizi. Akşamın karanlığı üstümüze çökerken artık güneş batıdan doğuyor.
Cahit Bey yaşıyor olsa neler alırdı acaba kaleme? Susmayı mı yeğlerdi? Mühürlenmiş göz ve kulaklara yazılar, sözler ulaşmaz. Önce o mührü kırmak gerek ve vicdanlara bir uyanış.
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir.
_Vücudun merkezi de başta
Dörtlerin Gecesi
(Ateşin ve Güneşin Çocukları)
(...)
Özlenen ateş yakılmıştı sonunda
Elden ele bütün dünyaya taşınmıştı
Kıvılcım dansıydı gözlerdeki sevinç
Oradan oraya sürüklenmenin adına koşuşturma, bereketten yoksun devr-i garibe ise çağ diyoruz. Koşuşturma sebebiyle aşk; çağ nedeniyle an yok mesabesine düştü. Sürüklenmekten aşka vakit yok. Çağın çağ olmaklığıyla an nedir unutuldu. Gözümüz yukarıda sanıyoruz. Halbuki baktığımız göz göz değil, gözümü diktiğimiz yer gök değil. Ellerimiz semaya
"YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDAKİ YAŞAMI ÖLDÜRMEK İSTİYORUM
Ayakuçlarım soğuk, gece ayaz, kış mevsimi kendini yavaş yavaş gösteriyor, kurumuş dallardan belli... Tam da böyle bir akşamdan, herkese merhaba...
Ne yazacağımı bilememenin yanı sıra, başlığa takılıyor gözüm her seferinde. Başlık, ağır anlam yüklü olsa da akşam karanlığı çökmeden beliren
Psikiyatri uzmanı olan yazarın bu betiğinde onun nöronları arasında bir gezintiye çıkıyoruz. Sözcükler, öyküler, düşler olarak 3 bölümden oluşuyor. Sözcüklerin kendisinde yaptığı çağrışımları ve irdelemesini okurken keyif aldım. Ben de çağrışımı çok olan biriyimdir. Şifre kırmak gibi beyni çalıştırıyor da. Öykülerinde ise kendine özgü olayları
Ölümü seven insanların arasında yetişmek; uyarılardan yoksun olmak; korku duymak; yaşamı tekdüze ve sıkıcı kılan koşullar; insanlar arasında doğrudan, insanca ilişkilerle belirlenen bir düzenin yerine mekanik bir düzenin bulunması.