Aşk, karanlık bir ‘şey’dir.
İnsan bile aşk kadar karanlık değildir,
insanın gecesi olan anılar bile
hiçbir anıya yakıştıramadığımız hayvanlar bile
öyle masum kalır ki aşkın yanında:
“Rain Dogs” koyu kahveyle iyi gider
“Rain Cats” bugünlerde kezzapla
aşkı neyle denersen dene
ölümle iyi gider yalnızca
Kimse gecesinden bir aşk bağışlamaz
kimsenin
boşaltılmış şehirler kadar yalnızdır
bir şehirde
bir duvara asılı
üfleyeni kalmamış kınalı bir kaval kadar mahzun
kınalı bir kaval kadar mahzun
kınalı bir kaval kadar mahzundur
adına sessizlik dedikleri o ses
nere gitse yanındadır
engel olamaz
susmasından kelimeler olur engel olamaz
Yalnız insanlar yalnız olmaya daha ziyade eğilimlidirler çünkü başka insanların etrafında olmanın psişik bedelini taşımayı reddederler. İnsanlara alerjileri vardır. İnsanlar onlara fazla tesir eder.
Her kelime bir cümleye dahil olmak için bekler. Bir anlama,bir habere,işe,oluşa omuz vermek ister.Yalnızdır her kelime. Sabırla içine doğmayı bekler insanın.Dile düşer sese dönüşür,kaleme düşer yazıya dönüşür.Dönüştürür insanı kelimeler.
Bazen hayat anlamını bilmediğimiz bir kelime kullanır cümlesinde.Tam olarak ne söylediğini anlayamayız. Kafamıza takılır çözemeyiz.Geçmişe bakarak manasını bulmaya çalışırız o kelimenin,yaşananın.Neden gerçekleşmiştir o durum neden yaşanmıştır o olay bilmek isteriz.
Uzun zamandır kullanılmayan bir kelime gibi dışlanırız bazen hayattan.Sesimiz duyulmaz,söylediklerimiz işitilmez.Görülmeyiz. Görünmeyiz hayatın içinde.Manası sözlüklere hapsolmuş bir sözcük gibi kalabalıkların içinde ruhumuzu korumaya çalışırız.Bir el bekleriz bizi çıkaracak.Bir el,içimize dokunan.
Bir sözcüğün bir cümleye kattığı anlam gibi katışırız hayata,dahil olmayı başarabilirsek diğer yaşamlara.Tekillikten kurtuluruz.Ruhumuz genişler.Büyürüz,olgunlaşırız.Anlamın,hayatın ruhu olduğunu o zaman anlarız.
İnsan kelimelere benzer. Bazen kullanılır,bazen kullanılmaz. Bazen hayat içinde yeri değişir,anlamı değişir,önemi değişir.Kelimeler gibi tek başına bir anlamı vardır, ruhu vardır insanın.Kelimelerin cümleye kattığı anlam gibi insan da ruh katar dünyaya. Kelimelerin manalarını koruduğu gibi insan da özünü korur.Kelimeler gibi yan yana geldikçe bir olur,birlik olur.
İnsan,hayat cümlesinde öznedir onu yaşayan.İnsan hayatı dualayandır.O yüzden kelimelerini özenle seçer.Çünkü duası göğe kelimelerle uçar.
Her okurun vaz geçemediği yazarlar vardır birde yeni iklimler arama isteği.. Bu tutku hiç bitmez. Yeni iklim arayışında iken karşıma çıktı Selim İleri. İ.. Yazarın kitabı yazarken yaşanmışlıklarından yola çıktığını okudum.. İnsan 19 yaşındayken yaşanmışlıklarını nasıl dile getirir, kelimelerinin derinliği ne kadar olur en çokta bunu merak ettiğim
Yalnızım, evet, herkes yalnızdır, yalnızız...
Peyami SAFA muhteşem psikolojik analizleri,ruh hali betimlemeleriyle karşımıza çıkıyor.Birbirinden farklı, renkli karakterleri ve herbirinin değişik ruh halleri öyle güzel işlenmiş ki sanıyorsunuz çok yalın....Oysaki yalan! Dur şurası ne tatlı bir alıntı alayım diyecek oluyorum ama o nasıl bir cümleymiş...Okurken ne hoş, hiç göze batmiyor , hiç kulağa kötü gelmiyor , kelimeler ahenk içinde çoşuyor,anlam deseniz muazzam ama öyle minik bir alıntı elde edemiyorum öyle güzel kullanmış ki üstat bilgi birikimini,dilini....En ağdalı kelimelerin ağdaları cümlesinin içinde eriyiveriyor...En ele avuç sığmayan o büyük kelimeleri bir bakıyorsunuz dişinizin koğuğuna yetmiyor...
Yine iyi ki okudum dediğim kitaplardan biri oldun YALNIZIZ...
KEŞKE OLMASAK AMA
Yalnızım, evet, herkes yalnızdır, yalnızız...
Çağdaş Türk şiirinin önemli şairlerinden biri olan Özdemir Asaf’ın şiirlerinde tekdüzelik yoktur. “Artık kimse beni yalnız bırakamaz.” gibi oldukça kısa şiirler yazan şair, bazende bunun tam tersine ‘Giden ’ adlı şiirinde olduğu gibi uzun şiirlerde yazmıştır. Ama uzun şiirleri çok enderdir. Özellikle ‘Dünya Gözüme Kaçtı’ adlı şiir kitabında tek
Ayfer Tunç hikayelerine konu olan malzemeleri kendi içinden değil de dışarıdan aldığını, insanları ve onların yaşamlarını gözleyerek hikayeleri oluşturduğunu söyler.Haliyle Tunç’un hikayelerini okuyan herkes kendinden bir parça bulur. Yazarın karakterleri sokakta, günlük yaşamda duyduğumuz dili konuşurlar, bu yüzden onlara karşı hiçbir şekilde