ABD Anayasası'nın beşinci değişikliğinde yer alan Aynı Suçtan İkinci Defa Yargılanma bendi, bir kimsenin aynı suçtan ikinci defa yargılanamayacağı anlamına gelmektedir. Söz konusu cinayet olduğunda zamanaşımı yoktur. Günümüzde New York'ta 54 tane ıslahevi vardır. Bu ıslahevlerinin toplamında yaklaşık olarak 47 bin mahkûm bulunmaktadır. -Veri Defteri, 78. sayfa
Medine Vesikası dünyanın ilk yazılı anayasasıdır. 47 ana, 5 ara madde olmak üzere toplam 52 maddelik bir anayasa metnidir. Bu metinde birçok meseleye değinilmiş, özellikle Müslümanlarla diğerleri arasındaki, Evs ile Hazrec ve Yahudilerin kendi aralarındaki hukuk ortaya konmuştur. Burada dikkatleri çeken en önemli husus, Yahudilerin bu antlaşmaya neden ve nasıl imza attıklarıdır. Uzunca ele alınması gereken bu mesele için şu kadarını söyleyelim ki o anayasa metninde öyle bir adalet anlayışı vardır ki, her kesim bu metne imza atmak durumunda kalmıştır. Tek bir hususa dikkat çekilmesi gerekirse Allah Resûlü (s.a.v.) düşmanlarını çok ama çok iyi tanıyordu. Onların zafiyetlerini, birbirleriyle olan çekişmelerini, tarih boyunca birbirlerine yaptıkları birçok şeyi biliyordu. Böyle olduğu için Efendimiz (s.a.v.) bu bilgiler ışığında adımlar attı. Mesela Benî Nadir Yahudilerinden birisi diğer kabilelerden, diyelim ki Benî Kurayza'dan veya Benî Kaynuka'dan birini öldürdüğünde, yarım diyet öderdi. Ama onlar Benî Nadir'den birini öldürdüklerinde tam diyet öderlerdi. Yüzyıllar boyunca devam eden bu adaletsizliği Efendimiz (s.a.v.) Medine Vesikası ile ortadan kaldırdı ve hepsini eşit seviyeye çekti. Allah Resûlü (s.a.v.) bu düzenlemeyle sosyal anlamda derin bir yaraya dönüşen bu meseleye adilane bir hüküm getirmiş oldu. Böylece Yahudiler vesikaya imza atmak ve vesikayı desteklemek durumunda kaldılar.
Reklam
Anayasa sosyal yapımıza uygun olmadığı kadar, siyasî yapımızla da açıktan açığa uyuşmaz bir haldedir. Osmanlı Devleti'nin kuruluş esasları çok özel bir mâhiyet taşır. Bu devleti teşkil eden milletler, ırk, lisan ve millet olmak bakımlarından o kadar farklıdırlar ki, böyle bir siyasî teşekküle, bir Avrupalı pek güç akıl erdirebilir. Çünkü,
Sayfa 66 - ANAYASA SİYASİ YAPIMIZA UYGUN DEĞİLDİRKitabı okudu
Şimdi, Yüce Allah'ın bir kişiyi peygamber tayin ettikten, dünyayı ona iman etmeye davet ettikten, kendisini örnek bir insan ilan ettikten ve ona kayıtsız şartsız itaat edilmesini defalarca telkin ettikten sonra, onu kendi duşünce ve eğilimlerine göre risalet hizmetini yerine getirmek konusunda tamamen serbest bıraktığını söyleyebilir miyiz?
Sayfa 280Kitabı okudu
Modern demokrasilerin temelinde bulunan fikir ve prensipleri Locke formüle etmiş.
Sonuç olarak bütün insanların eşit doğdukları, eşit oldukları; herkesin yasa önünde eşit muamele görme hakkı olduğu; insanların ­ yaşama, çalışma, mülk edinme, özgürce düşünme, din ve vic­dan özgürlüğüne sahip olma gibi anayasa tarafından garanti edilen ve yasalarla ellerinden alınamayacak olan birtakım dokunulmaz, vazgeçilmez, terk edilmez haklara sahip oldukları; egemenliğin kayıtsız şartsız millete veya halka ait olduğu; halkın bu egemen­liğini kendi seçmiş olduğu organlar vasıtasıyla kullandığı; yöneti­cilere sınırlı bir süre ve belli koşul ve amaçlarla tahsis etmiş oldu­ğu egemenliği her zaman için ondan geri alma hakkı olduğu; hal­kın devlet için değil, devletin halk için var olduğu; devletin halkın üzerinde ve dışında, ondan bağımsız bir ontolojik ve ahlakî varlı­ğa sahip olmadığı vb.
Sayfa 237 - Adres YayınlarıKitabı okudu
Gazi, bir ideoloji adamı değil, düşünce bakımından gerçekçi bir insandı. Halkı sımsıkı bir şekilciliğe zorlamadı. Kendisine, bazı Avrupalı yazarların ileri sürdüğü gibi, diktatör olup olmadığını soran öğretmenlere, yumuşaklıkla şu karşılığı vermişti: "Eğer öyle olsaydım, sizin bunu sormanıza izin vermezdim." Mustafa Kemal'in diktatörlüğünde, Bernard Lewis'in söylediği gibi, "arkamdan bir gelen mi var diye irkilmek, kapı çalınınca dehşete düşmek, toplama kamplarının korkunç baskısı altında yaşamak" cinsinden bir süre sonra Batı'da ortaya çıkacak olan şeyler yoktu. Bir defasında diktatör olduğunu kabul ederek, bu diktatörlüğü şöyle tanımladı: "Ama ben Mısır firavunları gibi ehramlar yaptırmadım, halkı kendim için çalışmaya zorlamadım, bir düşüncenin kabulünü istediğim zaman onları kırbaçla tehdit etmedim. İlkönce bir kongre toplar, yapacağım şeyleri halkla tartışırdım. Tasarılarımı ancak milletin onayını aldıktan sonra uygulardım. Erzurum ve Sivas kongreleri ile Büyük Millet Meclisi bunun canlı örnekleridir." Gazi'nin diktatörlüğü, bağlı kalmaya son derece dikkat ettiği anayasa ve hukuk çerçevesi içerisinde, demokratik şekillere dayanan bir diktatörlüktü. O kendi devrindeki öteki diktatörlerin yapamadığı bir şeyi yapıyor; kendi öldükten sonra yaşamını sürdürecek olan bir hükümet sisteminin temelini atmaya çalışıyordu.
Sayfa 508 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.