Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
... Çocuğunuzun her hareketini kontrol altında tutmak ve hata yapmasına engel olmak yerine ona özgür alanlar yaratın ve düştüğünde kalkmayı öğretin. size bağımlı bireyler yetiştirmek yerine kendi ayakları üstünde durabilen, doğru yanlışı kendi iradesi ile ayırabilen bireyler yetiştirin. 🕊️
Kızınıza; - Araç kullanmayı, - Okumanın önemini, - Çalışmanın önemini, - Kimseye ait olmadığını, - Prenses olmadığını, - Kendi ayakları üstünde durmayı ÖĞRETİN!
Reklam
Dünya Kadınlar gününüz kutlu olsun
Kadın dediğin önce bir bireydir Sonra bir anadır. Geleceği yetiştirendir. El üstünde tutulması gerekendir. Bir kadın mutlaka kendi ayakları üzerinde durmalıdır. Asla bir erkeğin eline bakmamalıdır. Mutlaka kendine güvenmelidir. Herkesi mutlu edeceğim diye kendinden ödün vermemelidir. KADINLARA SESLENİYORUM! Sakın hayallerinizden, umutlarımızdan vazgeçmeyin. Bu hayat çok kısa. Bize nankör de davransa dünya. Biz varız ve güçlüyüz. Herşeyin en iyisini bilen ve yapanız. O yüzden önce kendiniz için yaşayın. Sen mutlu olursan bu dünya çiçek açar 😉
Saçma
555 gün olmuş o kara başlangıçtan beri. 500. yazıyı yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda aklımdan bu geçmiyordu elbette. O zaman masum bir şeyler yazıp bu sıkıntılı görevi hemen bitiririm diyordum kendi kendime.Oysa o hırslı yaratık arkamdan gelip fısıldamaya başladı, bu 500. seferde de. "Aynı olabilir mi acaba? Ne güzel olur değil mi
KIZLARINIZA...
- Kızlarınıza araç kullanmayı ... - Okumanın önemini ... - Çalışmanın önemini ... - Kimseye ait olmadığını ... - Prenses olmadığını ... - Kendi ayakları üstünde durmayı , 𝗼̈𝗴̆𝗿𝗲𝘁𝗶𝗻 !
Yapısöküm: J.Derrida'ya selam olsun.
Sağ olsun yazarı izin verdi ve #29450282 öyküsünü anlatımı etkin kılma açısından yapısöküme uğrattım.(Bir eleştirel yaklaşım olarak yapısöküm, her açıdan mümkündür.) Bu medeni cesaretinden dolayı kendisine çok teşekkür ediyorum. Ben kendisini öğrenci olduğu için özellikle seçtim. Evlenmesine sadece birkaç gün
Reklam
Bir Hikâye Denemesi
(Eleştirilerinizi bekliyorum, sevgiler.) Sumru, kasvetli bir sonbahar akşamında, rüzgâr önünden vınlayarak geçerken, kaldırımda hızlı adımlarla yürüyordu. Şehirden kaçıyordu. Ailesinden, erkek arkadaşından, sosyal hayatından, her şeyden. Babasının gece geç saatlerde sarhoş bir şekilde eve gelip annesine şiddet uygulamasından... kimsenin ona
“Profilim hakkında “Bayan dediğin ayak ayak üstüne atamaz”yorumları aldım..Yani toplumumuz da kadın düşmanlığı ne yazık ki ne şekil olursa olsun devam ediyor..Aterkil düşünüyorsunuz dediğim zaman evet cevabı alıyorum “Erkek her daim kadından üstündür”cevabı geliyor..Fakat kadının üstünlüğünden neden korkuyorsunuz bu kadar demek geliyor içimden “Erkeleri var eden de biziz her birimiz bir kadın rahminden geliyoruz kadın yoksa yoksunuz ve bu ne cürettir kadın kahkaha atamaz kadın ayak ayak üstüne atamaz bu tü düşünenleri saygıya hoşgörüye davet ediyorum ve kendini geliştirmeye davet ediyorum okuduğunuz kitapları sadece gösteriş olarak okuduğunuza inanıyorum..Ayak ayak üstüne atılmayacak yerler muhakkak var saygı gereği “Annenin Babanın büyüklerin yanında, Evli veya nişanlı isen Kayınpeder Kayınvalide yanında, Aile büyükleri yanında ayak ayak üstüne atılmaz evet bu saygıdır amma velakin “Kadın dediğin kahkaha atamaz ayak ayak üstüne atmaz diyemezsiniz haddiniz değil hele ki “Hz.Muhammed ve Atatürk’ün kadınlara verdiği hak ve değerden sonra hiçbir erkeğin haddi değildir..Hele ki kendi başının çaresine bakan ayakları üstünde duran güçlü kadınlara en ufak laf bile edemezsiniz..Irkçılık bu kadına karşıda ırkçılık yapıldığını da gördüm ya ölsem gam yemem :) Ama sizin gibilere sadece yine ufak tebessüm ediyorum çünkü saygıyı haketmiyorsunuz:) Hışşşşş sakin :)🤫
İşsiz kadın mı İşsiz erkek mi? 1-işsiz erkek evlenip bir aile kuramaz ama işsiz kadın evlenip aile kurabilir. 2-İşsiz kadın evlatlarını düşünür işsiz adamın düşünecek evladı olmaz. 3-İşsiz kadın yaşlandığında evlatları ona sahip çıkar ama işsiz adamın hayırsız evladı bile yoktur. 4-işsiz kadın kocasından ve babasından emekli olabilir ama işsiz adam olamaz. 5- işsiz adam gasp, hırsızlık ve torbacılık suçlarına karışır ama işsiz kadın karışmaz. 6-kadın işini kaybettiğinde aile devam eder ama adam işini kaybettiğinde aile daha kolay yıkılır. 7-işsizlik bir babada daha çok baskı yaratır. Psikolojik hastalıktan intihara kadar bir süreç meydana gelebilir. Ama işsiz annede bu kadar ağır baskı olmaz 8-İşsiz kadını erkeğe (kim o erkek? babası ya da kocası) muhtaç diye ajitasyon yaparlar ama işsiz erkeğin muhtaç olabileceği kimsesi yoktur. 9-işsiz kadın için kendi ayakları üstünde duramıyor derler ama onu ayakta tutacak kocası veya babası vardır. Ama işsiz erkek ayakta duramazsa onu ayakta tutacak birisi yoktur ve düşer (ya hapse , ya çukura, ya tırmarhaneye ya da mezara) Aklıma gelen şimdilik bu kadar. Hepimizin evi yandığı halde senin evin yanmadığı için sevinirsen yalnız kendin kötü olmakla kalmaz hepimizi kötüleştirirsin.
İsmet Özel
İsmet Özel
Çarşı-Pazar Hatırası
Çocukluğumda köyden Fatsaya giden İnsanlar bir birine; "nereye gidiyorsun?" diye sorduğunda verilen cevap "çarşıya" idi. Kimse Fatsaya gidiyorum demezdi. Şimdi aynı soruyu sorduğunuzda eski insanlarlardan duyabilirsiniz bu cevabı. Birde şöyle hoş bir durum var. Köylüler ekmeğini kendi pişirirdi ve buna Ekmek derken, Şehirliler buna köy ekmeği derdi. Köylüler de çarşıya yani pazara indiği vakit ailesini mutlu etmek için haftada 1 kereye mahsus fırından ekmek getirirdi. Şehirliler buna Ekmek derdi, köylüler ise pazar ekmeği... Pazar ekmeğini çaya, kolaya bandırıp yemek en büyük zevkiydi çocukların. Şehirli çocuklar için de kuzineden yeni çıkmış sıcak köy ekmeğinin arasını yarıp içine tere yağı koymak büyük bir zevkti. Böyle bir hayatımız vardı. İnsanlar ihtiyaç dahilinde hareket ediyordu. İsrafa pek yer yoktu. Bunun sebebi fakirlik olarak algılanmasın ben çocukken hep tadelle yerdim mesela, şuan bimden gof gof alıyorum. Yani eskiden var olan şeyin bir kıymeti vardı. Eşyaya değer veriliyordu. Şimdi eşyaya değer verilmiyor, eşyamızla bize değer biçiliyor. Eskiden insanların dünyevi dertleri çok güzeldi. Kışlık odun, turşu, konserve, badana, tarla temizliği, okul masrafları.. Şimdilerde dolar, altın, petrol, Amerika, japonya... Hayatımız o kadar değiştiği o kadar sıradanlaştı ki haddimizi aştık ama hep ters taraftan aştık. Hep aşağı doğru, küçüldük küçüldük.. yapaylığın, medyanın, eşyanın kölesi olarak haddimizi aşmaya devam ediyoruz. Tuhaf Odacıklarda, uyandığında bir böceğe dönüşmüş kabuğunun üstünde ayakları tavana dikilmiş yere basmaya çalışan ama dönmeyen böcek gibi...
Reklam
Hayat bana şunu öğretti eğer kendi ayakları üzerinde duran dürüst bir kadınsan asla şansın yok ama eğer, yiyici ve karşındaki erkeği kullanan bir kadınsan el üstünde tutulursun..
8 Mart Dünya Kadınlarını Anlayabilme Günü olsun!!
Bu sabah kalksan, seni dünyaya getiren, büyüten, o kadına öyle bir sıkı sarılsan. Sevginin ne güzel gösterisi sarılmak biliyor musun? Annene, kardeşine, kızına, sevgiline, eşine sarılabilsen. Çok zor değil, para ile satın alabileceğin bir şey değil; pahalı, çetrefilli karmaşık değil.. Bak şöyle anlatayım; kollarını iki yana açıyorsun, kalbin öyle güzel büyüyor ki önce onu hisset. Sonra, kalbine dokunsun onlar, kapat kollarını. Hisset, artık tek değil kalbin atarken. Çok güzel duygu, yaşa onu. Çünkü kırdın onları, incittin, yaşarken öldürdün, acı çektirdin, hatta o acı çekiyor diye zevk aldın bundan, hiçbirini yapmadıysan yalan söyledin. Hadi soyun üstünden bu kirli kostümünü. Arındır kendini tüm kirllerinden çünkü şu an hayatında izi olan o kadın okulda, işte, çabası var hayatta, kendi kendine yetmeye çalışıyor. Ayakları üstünde durmayı yeniden öğreniyor. Sadece sen değilsin tabii anlayacak olan, bütün sorun cinsiyetleştirmekten doğmadı mı? Yok kadın çalışmaz, onu yapmaz, yok erkek güçlüdür bilmem ne. Boş ver öncelik insan olmak ve insansın. Tekrar et : İnsanım! Tüm kandınlar da kadın olarak da anlayın kadını. Senin gibi çekti o doğum sancılarını ya da çekecek. O da üstündeki yabancı bakışlardan senin gibi rahatsız oldu. Senin gibi sevdi, inandı, güvendi, sen çünkü o. Sen anla ki herkes anlasın. Kızını anla, anneni anla, yakın arkadaşını, karşı komşunu, yoldan geçerken gördüğün yabancı kadını... Her şey anlamakla başlar. Başta sevgi...
Kitaplı Günaydınlar
Konu komşuya " benim kızım beceriklidir, elinden her iş gelir " havası atmak için 12-19 yaş aralığındaki kız çocuklarınızın eline tencere tabak sıkıştırmak yerine kitap tutuşturun ki okusunlar! Bir şeylerin farkında olsunlar. Sırf evlenince kaynanası laf etmesin, göz devirmesin diye okula giden kızınızın eline çeyizlik danteller vermeyin! Evladınıza bu hayatta iki dantel bir tabaktan daha değerli ve kalıcı bir şey vermek istiyorsanız kız çocuklarınızı okutun, okutun ki parlak bir gelecekleri ve kimseye bağlı kalmadan kendi ayakları üstünde durabilecekleri bir hayatları olsun !
İnsan kendinden kaçabilir mi?
Hani bazen hayat üzerimize çöreklenir de, nefes alamaz hale geliriz ya...! Her şey üst üste gelmiş, iç dunyamizda tarif edemediğimiz sıkıntılar, hüzünler yaşarız. Hani dokunsalar ağlayacak gibi oluruz ya bazen. İçimizden hiç bir şey yapmak gelmez. Kendimizi çaresiz, mücadelesiz, onca kalabalığın içinde yapayalnız hissederiz... Her şeyi olduğu gibi
Çatlamış toprak gibi sevgiye susamıştı. Tek isteği bir gün nedensizce, ne olduğu, kim olduğu, sahip oldukları, statü ve güzellik gibi sığ ölçütlere bakılmaksızın, sadece kendi olduğu için duru bir şekilde sevilmekti. Çok beğenilmişti, lakin hiç sevilmemişti. Güçlü ve ayakları üstünde duran kadın görüntüsünün altında naif ve kırılgan bir kız çocuğu vardı. Kalbinin arnavut kaldırımında çömelmiş, sessizce başının okşanmasını bekleyen bir kız çocuğu...
329 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.