Peyami Safa'nın son romanı yalnızca Türk edebiyatında değil, Dünya Edebiyatında da önemli bir yere sahip.
Kitap Mefharet'in kardeşi Besim'le olan diyaloğuyla başlıyor.
Kahramanımız Samim ile ilerleyen bölümlerde tanışacağız. Ve tabii ki Simeranya ile. Simeranya bir ütopya ülkesi.
Romanda doğu-batı, madde -mânâ, ruh-beden, idealizm-meteryalizm gibi ikilimler üzerinde durulmuş. Yani dip zıtlık her şey zıttıyla var olur.
Kitapta en sevdiğim ve heyecanla okuduğum bölümler Samim'in yapmış olduğu tahliller odasına çekilip düşündüğü o anlar. Kitap okuyormuşum gibi değilde bir film izliyormuşum gibi hissetirdi.
Bazı bölümlerde Samim Bey'e hayran kaldım doğrusu.
Kitapta birbirinden bağımsız çok farklı karakterler var ve bu bize aslında küçük bir pencereden büyük olana bakmaya yani dünyada yalnız oluşumuzu anımsatıyor.
Kitapta başka kitaplardan yazarlardan bahsetmesi oldukça güzel.
"Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, ân, gör, kendi içinde gör Allah'ını. "