Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Muhammed 'in ya da haleflerinin herhangi bir mucizesine inandığımızda ,birkaç barbar Arap'ın tanıklığı delil olarak gösterilir .Diğer yandan Titus livius 'un Plutarkhos'un tacitus'un otoritesini ,demem o ki belirli bir dinle ilgili mucize aktarmış olan Yunan,Çinli ve Roma Katolik tüm yazar ve tanıkların otoritesini değerlendirirken ;bu tanıklıklara Muhammed'in mucizelerinden bahsettiklerinde nasıl yaklaşacaksak öyle yaklaşmamız gerektiğini ve aktardıkları bu mucizeye nasıl kesin bir şekilde karşı çıkıyorlarsa bizim de aynı kesinlikle bunlara karşı çıkmamız gerektiğini söylüyorum .Bu argüman aşırı incelikli ve zekice gözükebilir ;/ama birine karşı suç işlendiğini iddia ettiği sırada o kişinin iki yüz fersah uzakta olduğunu doğrulayan başka iki insanın tanıklığıyla yok olduğunu varsayan bir hâkimin muhakemesi den farkı yoktur .
Sayfa 121Kitabı okudu
Çok çarpıcı!!
Öyle ya, kim ve ne hakkında "Bunu biliyorum!" diyebilirim ki? İçimdeki bu yüreği duyabiliyorum, var olduğu yargısına varıyorum. Bu dünyaya dokunabiliyorum, onun da var olduğu yargısına varıyorum. Tüm bilgim burada duruyor, gerisi kurmaca. Çünkü varlığından kuşku duymadığım bu "ben"i kavramaya çalıştım mı, onu tanımlamaya, özetlemeye çalıştım mı parmaklarım arasından akıp giden bir su oluveriyor. Bürünebildiği tüm yüzleri bir bir çizebilirim, ona verilmiş olan her şeyi, bu eğitimi, bu kökeni, bu ateşliliği ya da bu susmaları, bu büyüklüğü ya da düşüklüğü de bir bir çizebilirim. Ama yüzlerin toplamı yapılmaz. Benim olan bu yürek bile hep tanımlanmaz kalacak benim için. Varoluşum konusunda vardığım bu kesinlikle, bu güven vermeye çalıştığım öz arasındaki çukur hiçbir zaman dolmayacak. Kendi kendime yabancı kalacağım hep.
Sayfa 36 - CanKitabı okuyor
Reklam
Kesinlikle öyle.
Hayatta yüksek konum edinmiş kişiler kral ve kraliçeler gibidirler.Bulundukları konumda güvende olmak ve çevrelerindekilerden zeka,kurnazlık ve çekicilik açısından üstün olduğunu hissetmek isterler.
Ölümün Hayır’ı ile doğumun Evet’i karşılaştırılabilir mi ?
Karşılaştırıyoruz çünkü insan hayatını bu iki uç arasında uzun bir çizgi gibi düşünüyoruz. Biri solda diğeri sağda. Bir simetri efsanesi, uzamsal bir mit. Nasıl ki şömine üstü süslerinde iki şamdan arasında gidip geliyorsa bir saatin sarkacı, aynen öyle. Ama yaşam zamandır. Zaman mekana yayılamaz. Biri önce yaşanır, diğeri sonra. Ölüm geldiğinde
Sayfa 13 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012
"O günlerde çok şey değişti. Ne kadar olağanüstüydü… Değişim… Evet, kesinlikle mistik ve mucizevi. Yanlış insanı öldürecektim. Kendimi öldürmek suretiyle gerçek suçlularla ödeşmek ve onları suçlamak hakikaten delilik. Eğer bir öldürme eylemi olacaksa, bırakın doğru düzgün olsun. Kendimi öldürmem cinayet anlamına gelir… Masum bir bireyin infaz edilmesi… En iyi ihtimalle, bir kenarda duran masum bir insanın öldürülmesi. Öldürülmesi gereken kesinlikle ben değilim; çünkü bir yaşam amacı bulamadım. Birkaç günde gerçekleşen bu değişim o kadar inanılmaz ve olağanüstü ki… Fevkalade! Bu değişimin büyüklüğü henüz tam olarak kavranamadı sanırım. Tam anlamıyla asimile olmam, geçmişteki ümitsiz halimi görmem zaman alacak. Muhtemelen o zaman bile durum şimdiki kadar basit görünecek: hayatımın anlamı yoktu. Para, arabalar, evler ve diğer bütün oyuncaklar sizi nereye kadar idare eder? İnsanın hayatında esaslı bir şeyler olmalı; uyanmak, yıkanmak, giyinmek, yemek, günü değerlendirmek, insanlarla kaynaşmak ve gerekeni yapmak için bir neden. İnsan bir şekilde dünyaya katkıda bulunmalı; aksi halde hayat anlamsız olmaktan da beter… Evet, sanırım müstehcen bir şakadan başka bir şey değil. Öyle ama gülen kim? Evet, kesinlikle, bir emekçi aldığı parayı ve sahip olduğu huzuru hak ediyor ve yaşam sevinci, hizmetle geçen bir hayatın münasip sonucu… İyi yaşanmış bir hayat… Hımmm, evet, evet tabii, sistemde kazara meydana gelen bir aksaklık… Hayat gerçekten harika…”
Ama otuz yaşıma kadar gençliğimin her şeyi, her türlü hayal kırıklığını, yaşama karşı her türlü nefreti yeneceğini kesinlikle biliyorum. Kendime pek çok kez içimdeki bu zapt olunmaz ve münasebetsiz yaşama hırsını yenebilecek bir umutsuzluk var mıdır bu dünyada diye sormuş ve galiba böyle bir şeyin olmadığına, yani en azından otuzlu yaşlarıma kadar olmayacağına karar vermişimdir. Bana öyle geliyor ki, bu yaşlara gelince yaşamak istemeyeceğim.
Sayfa 321Kitabı okudu
Reklam
Ne olurdu, Petersburg birden bir mucizeyle Rusya'ya o kibirli bakışını azaltsaydı! Ah, "köklerin iyileştirilmesinde" ne harika, sağlam bir ilk adım olurdu bu! Zira Petersburg öyle bir duruma geldi ki kendini kesinlikle bütün Rusya sayıyor, bu tutumu kuşaktan kuşağa artarak sürüyor. Bu anlamda Petersburg hiç benzemediği halde Paris'i çağrıştırmaktadır sanki.
Sayfa 1171 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
İlle özel bir yer değil; insan nerede olursa oturabilmeli. Kesinlikle bir yere yerleşmek çekmiyor beni. Bir yer bulup da dayayıp döşer döşemez içinden kaçmak geliyor. Değirmen de öyle. Döşenip bitti ya, cehennemin dibine gitsin istiyorum! Tek bir yere bağlanmak sıkıyor beni; her parça eşya bir zindan parlaklığı olup çıkıyor.
Korktuğumuz kadar cesur , kölelik adı altında çalışkan..
'Zamanımızın her iyi insanı bir korkak, bir köledir ve öyle de olmalıdır. Bu onun normal durumu. Buna kesinlikle ikna oldum. İnsan öyle peyda olmuş ve bunun için yaratılmıştır. Sadece şu anda bazı gündelik koşullardan dolayı değil, genellikle her zaman, iyi bir adam korkak ve köle olmak zorundadır.'
Sayfa 56 - Kızıl PandaKitabı okuyor
Bir şeyin nasıl değil neden yapıldığını öğrenmek istiyordu. Bu utandırıcı olabilir. Birçok sey hakkında 'Neden' diye sorarsan ve bunu sürdürürsen, sonunda epey mutsuz olabilirsin. O zavallı kızın ölmesi onun açısından daha iyi oldu. Evet, ölmesi. Neyse ki onun gibi tuhaf insanlara sık rastlanmıyor. Çoğu yılanın başını küçükken nasıl ezeceğimizi biliyoruz. Çivi ve tahta olmadan ev inşa edemezsin. Bir evin inşa edilmesini istemiyorsan, çivilerle tahtaları sakla. Bir insanın siyasi açıdan mutsuz olmasını istemiyorsan, bir meseleyi iki farklı açıdan sunma ki kaygılara kapılmasın; tek bir açıdan sun. Daha da iyisi, hiçbir açıdan sunma. Bırak savaş diye bir şey olduğunu unutsun.Hükümet verimize, kadroları fazla şişkinse ve vergi manyağıysa, insanların onunla ilgili kaygı duymasındansa hükümetin bunların hepsi birden olması daha iyi Huzur, Montag. İnsanlara en popüler şarkıların sözlerini, eyalet başkentlerinin isimlerini veya lowa'da geçen sene ne kadar mısır yetiştiğini hatırlayarak kazanacakları yarışmalar vereceksin. Onları yanmaz verilerle dolduracaksın, gerçekleri boğazlarına tıkıştıracaksın, öyle ki kendilerin tıka basa doymuş ama onca veri sayesinde kesinlikle zeki hissedecekler. O zaman, düşündükleri hissine kapılırlar...hareket etmedikleri halde hareket ediyormuş gibi hissederler. Ve mutlu olurlar, çünkü o türden gerçekler değişmez. Onlara bir şeyleri yorumlamaları için felsefe veya sosyoloji gibi kaygan zeminli şeyler vermeyeceksin. O yol melankoliye çıkar
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.