Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
Bana öyle geliyor ki, hatta üçümüze de öyle geliyor ki milyonlar arasında bile olsalar biz yine kesinlikle onları seçerdik.
Reklam
-Biliyor musun... Akıl hastası olmanın en kötü yanı, hayatta kalabilmek için ağır bir bedel ödenmesi... -Hiç değilse kaçık olmak belli bir yerde olmak demek. -Kesinlikle öyle, ama gene de bir topluluk içinde, başka insanlarla birlikte oluyor bu. -Hayır, hayır! -Korkunç bir bedel ödeyerek, ait oluyorsun -Burada kimseye ait değilim ben
Sayfa 73
" Zekâsı biraz kıttır ama kesinlikle deli değildir. Ben de akıllı biri sayılmam, eğer öyle olsaydım yatak, yemek ve elli dolar için bütün bir ay arpa yükleyip durmazdım. Parlak zekâlı olsaydım, birazcık daha akıllı olsaydım, kendime küçük bir toprak almış, kendi ürünlerimi yetiştiriyor olurdum. Şimdi yaptığım gibi toprağın bütün işini görüp ürünlerine elimi süremiyor olmazdım."
Kendimizi anlattığımızda, kendimize yeterince değer vermiyoruz. Asıl yaşantılarımız kesinlikle boşboğaz değillerdir, isteseler de kendilerini anlatamazlar. Çünkü, anlatacak sözcük bulamıyorlar. Bir şeyi anlatacak sözcükleri bulabiliyorsak, onun dışına da çıkmışızdır çoktan. Her konuşmada bir nebze aşağılama da vardır. Dil, öyle görünüyor ki, yalnızca ortalama, orta boy, anlatılabilir olan için bulunmuştur. Dille birlikte, konuşan kişi de kabalaştırır kendini — Sağır dilsizler ve diğer filozoflar için geçerli bir ahlaktan.
Ölümün gölgesi, yaşam alanına pek ağır ağır iner, insan bunun bilincine vardığında artık karanlıkta hiç bir şey seçemez olur ve öyle bir durumdasındır ki çevrendekiler seni diriden çok ölü sayarlar. Ben böyle bir ölüm istemiyorum işte. Kesinlikle buna katlanamam.
Reklam
"Evet, öyle. Başka eve taşındığımızda Luciano'nun peşimizden gelmeyeceğinden korkuyorum." "Sence bu yarasa seni seviyor mu?" "Sevmez olur mu..." "Yürekten mi seviyor?" "Kesinlikle." "Öyleyse geleceğine emin olabilirsin. Biraz gecikebilir, ama bir gün mutlaka seni bulacaktır."
Sayfa 36 - Can YayınlarıKitabı yarım bıraktı
"Iyi de adam sadece bir zenci, Dill.” "Umurumda değil. Onlara öyle davranmalari kesinlikle dogru değil. Kimsenin öyle konusmaya hakki yok, tiksiniyorum bunlardan.” Bay Gilmer'mn tarzi öyle Dill, zencilere hep öyle davranır. Sen onun bir zenciye nasıl saldırdığını görmedin bile. Aslında Bay Gilmer bugün yumusak bile davraniyor sayilir. Hepsi, yani avukatların hepsi onlara öyle davranır. " “Bay Finch öyle davranmiyor.” “O bir örnek değil, Dill. O...” Bayan Maudie Atkinson'in söylediği çarpıcı bir cümleyi hatırlamaya çalıştım. “Atticus Finch sokakta herkesin arasında nasil davranirsa, mahkeme salonunda da öyle davranır,” dedim. “Öyle demek istememiştim,” dedi Dill. “Ne demek istediğini çok iyi biliyorum, oğlum,” dedi biri arkamizdan. Bir an için sesin ağacın gövdesinden geldigini sandık ama konuşan kişi Bay Dolphus Raymond'di. Ağacn arkasından başını uzattı. “Hassas falan değilsin. Bu durum sadece insani hasta ediyor, değil mi?”
Sayfa 254Kitabı okudu
Kesinlikle öyle olurdu
Hayat doğru cevapları olmayan bir sınav gibi. Her şeyi en baştan yapacak olsaydım, sanırım yine aynı şeyi ve hataları yapardım.
Yine de bana karşı çıkabilir ve şunu sorabilirsiniz: İyi de, bu işin çok fazla çaba gerektirdiğine, hatta kişinin teyzelerini öldürmesine bile neden olabileceğine, öğle yemeklerine kesinlikle geç kalmasına neden olduğuna ve bazı çok değerli öğretim üyeleriyle boğaz boğaza getirebileceğine inanmanıza rağmen, neden kadınların kitap yazmasına bu kadar önem veriyorsunuz? Size şunu itiraf etmeliyim ki, beni kısmen bencilce olan birtakım duygular motive ediyor. Eğitimsiz İngiliz kadınlarının pek çoğu gibi ben de okumayı seviyorum. Öyle ki, birkaçını birlikte okumaktan da çok hoşlanıyorum ama son zamanlarda okuma alışkanlığım bir miktar tekdüzeleşti. Tarihle ilgili olanlarda çok fazla savaş var; biyografilerin neredeyse tümü büyük adamlar hakkında; şiir deseniz, gittikçe kısırlaşma eğiliminde ve kurmaca edebiyat ise — ama size modern kurmaca edebiyat eleştirmeni olarak da beceriksiz olduğumu sergilemiş bulunmaktayım — o yüzden, o konuda başka bir şey söyleyecek değilim. O nedenle sizlerden, konu ne kadar önemsiz ya da kapsamlı gibi görünse de asla duraksamamanızı ve olabilecek her türden kitap yazmanızı isteyeceğim.
Reklam
"Hem biliyor musunuz, biliyor musunuz ki, ne yazarsanız yazın, ortaya neler dökerseniz dökün, sanat eserinizde neler belirtirseniz belirtin, hiçbir zaman gerçeğe ulaşamazsınız. Nasıl anlatırsanız anlatın, kesinlikle gerçeklerden zayıf olacak­tır. Eserinizde olaya, tam gerçekte olduğu ağırlığıyla ulaştığınızı, en can alıcı yerini yakaladığınızı sanırsınız. Hayır, hiç de öyle değildir! Gerçek aynı anda, aklınıza bile getiremediğiniz, gözleminizin ve hayal gücünüzün yaratamadığı her şeyin çok daha üstünde bambaşka bir yüzünü gösterir size!"
Sayfa 359 - İki İntihar Öyküsünden alıntıKitabı okuyor
Baktığımız insanın dış görünüşünü ona ilişkin bütün kavramlarımızla doldururuz ve gözümüzde canlandırdığımız bütün içinde, hiç şüphesiz bu kavramlar daha fazla yer tutar. Sonuçta yanakları öylesine kusursuz bir biçimde doldururlar, burun çizgisini öylesine şaşmaz bir kesinlikle izlerler, sesin tınısıyla, sanki saydam bir kılıfmışçasına, öyle bir uyumla bütünleşirler ki, bu çehreyi her gördüğümüzde, bu sesi her duyduğumuzda, karşımızda bulduğumuz, işittiğimiz şey bu kavramlardır...
Sayfa 39 - Marcel ProustKitabı okuyor
Nefretlerimiz de ilgilerimizde ortak yazar abey
Yazının, konuşmanın ve müziğin altında yatan sırlar gerçekten de son derece derin. Bu gizli şifreler öyle güçlü ki kuyruksuz maymunları insanlara dönüştürebilir. Aslna bakarsanız bunlar kuyruksuz maymunları insanlara dönüştürdü. Bu da herhangi bir mistiğin size söyleyebileceğinden çok daha derin! Ayrica neredeyse kesinlikle daha doğru. O yüzden gazetenin burç yorumu sayfasını ve şu Dan Brown kitabını masanızdan kaldırın ve bildiğimiz en derin kadim gizli şifrelerle ilgili bu kurgu dışı öykü, bizim yaratılışımızön öyküsü için biraz yer açın.
Ücretsiz olduğu takdirde saçmalık olarak görülen bir şey, işin içine para girdiğinde birden bir saygınlık kazanır. “Bir şeyler karalamak için kaşınan mavi-çoraplılar'a dudak bükmek hâlâ kabul edilebilir bir davranış olabilirdi ama bu onların cüzdanlarına para koydukları gerçeğini değiştirmiyordu. Böylece, onsekizinci yüzyılın sonlarına doğru,
sosyal kişiliğimiz, başkalarının düşüncesinin yarattığı bir şeydir. "Tanıdığımız birini görmek" diye adlandırdığımız basit eylem bile, kısmen zihinsel bir eylemdir! Baktığımız insanın dış görünüşünü, ona ilişkin bütün kavramlarımızla doldururuz ve gözümüzde canlandırdığımız bütün içinde, hiç şüphesiz bu kavramlar daha fazla yer tutar. Sonuçta yanakları öylesine kusursuz bir biçimde doldururlar, burun çizgisini öylesine şaşmaz bir kesinlikle izlerler, sesin tınısıyla, sanki saydam bir kılıfmışçasına, öyle bir uyumla bütünleşirler ki, bu çehreyi her gördüğümüzde, bu sesi her duyduğumuzda, karşımızda bulduğumuz, işittiğimiz şey, bu kavramlardır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.