1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et.
2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter.
3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin.
4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak.
5. Gül. Sana yakışıyor.
6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece.
7.
Yazarın daha önce iki kitabını okudum ve Yüz Karası’nı o kadar çok seviyorum kii Bu yüzden de İkimizin Yıkımı’na tatlı bir beklenti ile başladım. Keşke yapmasaydım Yüz Karası’ndan bağımsız düşünseydim kitabı daha çok sevebilirdim.
Hazel, berbat bir anneye sahip esas karakterimiz. Annesine ve tüm kasabanın nefret ettiği üvey babasına rağmen
Geçtiğimiz senelerde Jane Eyre ve Uğultulu Tepeler’i okumam vesilesiyle Charlotte Brontë ve Emily Brontë ile tanışma şerefine erişmiştim. Mükemmel eserleri hâlâ hafızamda, bazı detayları eksik haliyle tabii. Kardeşleri Anne Brontë ile de henüz tanışabildim. Fakat ablaları kadar okunmaması beni çok şaşırttı öncelikle. Çünkü şu an kitaplığımda
Konusu inanılmaz ilgimi çekmişti. Hemen alıp okumak istemiştim, seveceğimi düşünmüştüm ama bu kadar kısa sürede biteceğini tahmin etmemiştim.
Kitabı bir iki saatte falan bitirdim sanırım. Sayfa sayısı zaten fazla değil evet ama elimden de bırakamadım. Ben gerilirim diye düşünürken bazı kısımlarında güldürdü bile.. sevimli, gülümseten güzel bir kurguydu.
Alırken ikinci kitabını da birlikte almadığıma çok pişmanım şu an. Devam kitabını da acil okumam gerek.
Değişik, akıcı bir kitap okumak istiyorsanız bir şans verebilirsiniz :)
Bram Stoker'ın 1897 yılında yayınlanan gotik korku romanı Dracula’yı bilmeyen yoktur. Dracula, Stoker’ın bir kurgu karakteri olmasına rağmen -aralarında benim de bulunduğum- birçok kişi, geceleri kana susamış halde tabutlarından çıkan vampirlerin varlıklarına inanır ya da inanmak ister. Hatta keşke vampir olsam diyen, vakti geldiğinde vampir
Alman Edebiyatının ölmeden önce okunması gereken 1001 kitap listesinde olan ve dünya da okunması en zor kitaplar arasında ilk üç sırada yerini almış olan bu muazzam eseri iki kere okudum.
İlk okumam da yarıda bıraktım fakat ikinci okumam daha verimli oldu.Bir kere daha okunmayı hakettiğini ve bu okumadan sonra okumanın daha da verimli olacağını
Sezin Karameşe’yi sosyal meydadan yıllardır takip ederim.Paranormal,doğaüstü olaylar çok ilgimi çekmese de Sezin’in anlatış biçimi her zaman hoşuma gitmiştir.Kitap çıkarttığı zaman yine ünlü olup bilgisi olmadığı sektörlere yönelenlerden sanmış ve şaşırmıştım.Yanılmışım.Otuz Yedi’yi de okudum.Bu kitabı da yeni bitirdim.Otuz Yedi’nin sonunda çok
Anahtar Deliğinden Esen Rüzgar serinin dördüncü kitabı olan Büyücü ve Cam Küre kitabının kaldığı yerden başlıyor ve serinin beşinci kitabı olan Calla’nın Kurtlarına kadar olan bir hikaye anlatıyor. Daha doğrusu o zamanda geçen bir hikaye anlatmaya başlıyor. Çünkü King hikaye devam ederken geçmişe bir kapı açıyor ve bizi Büyücü ve Cam Küre
Ceyhun Çapkın'ımmm.... Allahım keşke gerçek olsa diyeceğimiz karakterlerden. Okurken bolllca kahkaha atacağınız bir kitap kendisi. :)................................
Merhaba,
Anadolu coğrafyasından, bizden bir hikaye ile selamlıyorum sizleri. Hemen kitabı anlatmak istiyorum.
Ürgüp’ün tek kütüphanesinin memuru kütüphaneye gelen giden olmayınca bundan dertleniyor. İstiyor ki sadece Ürgüp halkı değil köylülerin de bu imkandan faydalansın. Ancak kitap okumak kimse için şehre inecek kadar elzem bir ihtiyaç
Bir gece ansızın karşınıza bir hayalet belirse ve o size aslında gerçek olduğunu, bir yerlerde hayat mücadelesi verdiğini ve aslında içinde bulunduğunuz evin kendi evi olduğunu söylese tepkiniz ne olurdu? Şahsen ben
Arthur’un ortağı Paul gibi delirdiğimi düşünürdüm ama Arthur delirmiyor. Başta kabullenmekte zorlansa da sonunda ikna olup hastaneye gidince komada yatan kadınla hayalet kadının aynı kişi olduğunu görünce onun için çabalamaya başlıyor; çünkü Laueren bir o kadar da güzel genç bi kadın, çünkü Arthur Laueren’e aşık oluyor. Lauren ise başarılı bir stajyer doktorken geçirdiği bir araba kazası sonucu komada kalıyor ki, ilk yardım yapan doktorlar onun öldüğüne emin oldukları kadar
ağır bir hasta. Ama o bir şekilde hayata tutunurken, artık annesinin onun ölümüne karar vermesiyle can simidi onun da aşık olduğu Arthur oluyor. Öyle ki hastaneden onun bedenini kaçırmaya kadar varıyor sonuç. Ama sonunda başarılı olup olmadıkları biraz sizi hüzünlendirse de en son süpriz hepsine bedel oluyor. Bu romantik hikaye daha farklı bir dille yazılsa uçar gidermiş. Ama anlatım donuk, zaman zaman da basit kaçınca o romantizmi alamıyorsunuz. Onun dışında hikaye olağanüstü güzel.
‘Neden benden bu kadar az şey alırken bana her şeyini veriyorsun?
-Çünkü hızla, bir anda buradasın, varsın, çünkü seninle geçen her an ömre bedel. Dün bitti, yarın henüz yok; önemli olan bugün, şimdi.’