Osmanlı İmparatorluğu çökmedi. Osmanlı İmparatorluğu bir rejim olarak, imparatorluk, monarşi (mutlakiyet), sonra meşrutiyet ile bir rejim olarak kendini feshetti. Çok açık bir şey. Son padişah bu feshi kabul etti. Yani milletin içinden çıkan bir umumi meclis monarşiyi lağvetti, padişah da bu feshi kabul etti. Çünkü hadise çıkarmadan kendisine sadık olabilecek kuvvetlerle direnebilecekken direnmedi, bunu da çok açık bir şekilde ifade etti. Kanlı bir çatışma çıkmasın diye sığındığı Malaya zırhlısıyla ülkeyi terk etti, bu kadar açık. Bunu da fazla büyütemezsiniz. Gitti orada parasız, sıkıntı içinde, neredeyse sefalet derecesinde yaşadı, öldü. Cesedini bakkal, kasap haciz altına almaya kalktı. Çünkü borcu vardı. Sabiha Sultan pırlantalarını verdi, hacizi kaldırdı. Bu sefer kim gömecek kavgası başladı. Ülkelerden biri, "ben gömmem" diyor, öbürü, "ben almam" diyor. İngiltere, "sokmayız" diyor (koloniler ve manda bölgesi dahi). Fransızlar başta "evet" derken sonra vazgeçtiler. Ne varki o vakit Suriye'de Ayşe Sultan'ın o zamanki eşi, Sultan Abdülhamid'in damadı olan Ahmet Nami Bey (yaverandan) idi, Suriye cumhurbaşkanı olmuştu. Na'şı kabul etti. Lübnan üzerinden (Beyrut) Şam'a nakledildi ve defnedildi. Bu olayı anlamak görüldüğü kadar basittir. Tabii çeşitli şekillerde yorumlayabilirsiniz, süsleyebilirsiniz, ama bu tarihçilik olmuyor.