Gabriel García Márquez bu romanında, çocukluğunu geçirdiği kasabada gerçekleşmiş bir namus cinayetini kaleme almış.Öncelikle şunu söylemeliyim ki kitabı sakin kafayla, sessiz bir ortamda okuyun. Kitap farklı farklı kişilerin ağzından anlatılıyor. Bu yüzden iyi bir şekilde konsantre olmadan okursanız olayda ve karakterlerde kafanız çok fazla karışabilir. Olay kısa bir zaman aralığında geçiyor ama yoğun bir içeriği sahip. Kitap bir namus hikayesini anlatıyor ve cinayeti kimin işlediği kitabın en başlarında belli zaten ama bu kimsenin umrunda değil. Kitapta cinayetin işleniş biçimi daha çok ele alınmış ve konu edilmiş.
Bizim toplumumuzda olduğu gibi onlarda da bekâretin önemi çok büyük, ne yazık ki uğruna acımasızca cinayet bile işlenebilir . Prudencia Cotes'in annesinin şu sözü bu konudaki hassasiyeti göstermeye yetiyor: "Tahmin edebiliyorum, çocuklar, namus meselesi beklemez."
Romanda çok fazla karakter olmasına rağmen ışıklar en fazla Santiago Nasar üzerine tutuluyor. Santiago özgür,yakışıklı, gözü pek ve zengin bir genç. Tabiri caizse Nasar bir hovarda. Bu durumda hayatına mal oluyor zaten. Kitabı okumam boyunca insanların umursamazlığı, insan canını yok saymalarına çok fazla sinirlendim. Kendimi böyle bir olayın içinde düşündüğüm de öyle bir yerdeki sözü geçmeyen bir insan bile olsam çırıpınır,çabalardım.Birinin de bunu yapmasını bekledim ama kimse yapmadı.
Finalde "Santiago, yavrum! Neyin var?" diye bağıran Wene Hala’nın sorusuna verilen cevap içimi çok fazla acıttı.