Naklederler ki, bir gün şeyhe (Ebû Abdullah Muhammed bin Hafîf’e) bir misafir geldi, sırtındaki hırka da başındaki serpuş da siyahtı. Misafirin karalar giymesini şeyh içinden kıskanmıştı. Yolcu iki rekât namaz kılıp selam verdikten sonra şeyh, “Dostum, niçin siyah elbise giydin?” diye sordu. “İlahım öldürülmüştür de ondan,” dedi. “Hevâ ve hevesini ilah edinen kişiyi gördün mü?” [FURKAN 25:43; CÂSİYE 45:23] ayetine işaret ederek, “Nefsim ve hevesim ölmüştür.” (Bu nedenle yas tutuyorum) demek istedi. Şeyh, “Bu herifi kapıdan dışarıya atınız,” dedi. Adam hakaretlerle dışarıya atıldı. Sonra şeyh, “Onu içeri alınız,” buyurdu. Adam içeri alındı. Bu hareket tam kırk defa tekrar edildikten sonra (adamın nefsine uyarak yakışıksız bir şey yapmadığını gören) şeyh kalkıp misafirin başına bir buse kondurup özür diledi ve dedi ki: “Siyah giymek sana yaraşır. Zira kırk defa hor görülüp hakaret gördüğün halde hiç değişmedin!”
Sayfa 520 - KABALCI YAYINEVİKitabı okuyor
Bir saniye sustuk, ikimiz de saatlerce, en azından arka arkaya iki yüz kırk saat konuşmak için deli oluyorduk.
Reklam
Örneğin, bir zamanlar, tüm boyutlara hakim hiperzeki varlıkların oluşturduğu bir ırk, kendilerine Derin Düşünce adını verdikleri dev boyutlarda bir süper bilgisayar inşa ederek Hayat, Evren ve Her Şeye Dair Nihai Sorunun Cevabı'nı bulmayı amaçlamışlardı. Derin Düşünce yedi buçuk milyon yıl boyunca çalışıp hesaplamış, en sonunda cevabın kırk iki olduğunu bildirmişti. Ve sonuç olarak da bu cevabın sorusunun ne olduğunu bulabilmek için daha da büyük bir bilgisayar yaratmak gerekmişti. Yerküre olarak adlandırılan bu bilgisayar öyle büyüktü ki sık sık bir gezegen olduğu yanılgısına düşülüyordu. Özellikle de kendilerinin devasa bir bilgisayar programının basit bir parçası oldukları gerçeğinden tamamen habersiz bir şekilde bilgisayarın dış yüzeyinde avare avare dolaşıp duran tuhaf maymunsu varlıklar tarafından.
Sayfa 181Kitabı okudu
Ay ayrılır Ay akar İncir yaprağından süt gibi İki elimize
Saat biri çeyrek geçiyor. İşte şu anda duyumsadıklarım: Şiddetli bir baş ağrısı. Bağrım buz gibi, alnım ateş gibi. Ayağa kalktığım ya da yere eğildiğim zaman, beynimin içinde devinen ve beynimi kafatasımın çeperine çarptıran bir sıvı var sanki. Çırpınarak titriyorum, bütün varlığımla sarsıyor, elimdeki kalemi durmadan düşürüyorum. Sanki duman içine girmiş gibi yanıyor gözlerim. Dirseklerim agriyor. İki saat kırk beş dakika daha ve iyileşeceğim …
İki kelimeyi yan yana getirip "Üzme anneni," diyerek anneye yardımcı olduklarını, annenin hayatını kolaylaştırdıklarını, çocukları bir şekilde terbiye ettiklerini düşünen anne-çocuk ilişkisi dışındaki haricilere bizim de söyleyecek bir cümlemiz var :Üzmeyin çocukları!
Sayfa 109
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.