Öncelikle bu eseri aslında ne kadar anlatmaya çalışsam kelimelerin, sözlerin anlamsız kalacağını belirteyim. Bir eser bu kadar mı duygu yüklü olur, bu kadar mı ahlak felsefesiyle yoğrulmuş olur. Kitabın baş kahramanı Jean Valjean gerçekten unutulmaz bir kahraman. Onu unutulmaz yapansa kesinlikle Mösyö Bienvenü'dür. Kitabı bence ölümsüz yapan kısmı ne sefil hayat yaşamı ne Marius ile Cosette aşkı ne de Eponine'in duyduğu karşılıksız sevgi bence bu kitabın beni en derinden vuran kısmı insanın kendi vicdanıyla yüzleşmesinin verdiği o muhteşem mücadeledir. Hele bir bölümü var ki 1.cilt 263. sayfadaki '' Kafatasındaki Fırtına'' beni benden almış saatlerce düşünmeme yol açmış bir bölümdür. Nerdeyse bölümün yüzde 50 sini kalemle altını çizmişimdir. Bundan hariç beni çok sarsan diğer şeylerden biride Fantine'nin acınası hayatıdır. O kızı için fahişelik yapması, dişlerini çektirmesi ,saçlarını satması gerçekten çok derinden üzmüştü beni.Daha da birçok böyle sahnelerle dolu duygu yüklü bir kitap. Ara ara bazı bölümlerde akışı bozup Fransız tarihi ile ilgili bana baya ağır gelen sıkıcı yerlerde vardı lakin onları da okudum atlamadan. Biraz ön yargılı olacak belki ama ben ileriki hayatımda beni böyle etkileyen başka bir kitabı okuyacağımı sanmıyorum.