“İhaneti iblisler yazadursun, ben vefa ve sadakati yazacağım...” sözleriyle başlayan ve dikkatleri üzerine çeken bir roman... Romanın ilgi çeken yanlarından biri tarihî şahsiyetlere yer verilmesidir: Melikşah, Nizamülmülk, Alp Arslan, Kaşgarlı Mahmut... Romanda belki de en etkileyici ve tarihî gerçeklikle bire bir uyum içerisinde olan şeylerden biri de Türk’ün adalet duygusunun tasviri... Türklerle sembolleşen ve önemli bir misyon yüklenen kılıç da romanda yerini bulmuş: “İmam- ı Azam Ebû Hanife; kılıç Türklerin elinde olduğu sürece bu dine zeval yoktur demiştir. Gerçekten de o günden bu yana kılıç hep bizim elimizde olmuş ve din düşmanlarının, devlet düşmanlarının karşısında hiç inmemiştir.” Son olarak da Kaşgarlı Mahmut’un romanda şu sözleri sarf etmesi Türk’ün tarihteki rolünü ve dolayısıyla Türkçe gibi asil bir dilin nasıl önem arz ettiğini anlatıyor: “Buhara’nın sözüne inanılır imamlarından birinden ve Nişaburlu başka bir imamdan işittim. Her ikisi de senetleriyle bildiriyorlardı ki, Peygamberimiz (S.A.V.), kıyamet alâmetlerinden, âhir zaman azaplarından ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkışından söz ederken, ‘Türk dilini öğreniniz, çünkü onların saltanatı uzun sürecektir’ buyurmuşlardır. İmdi, bu hadis doğru ise -vebali o ikisinin üzerine olsun- Türk dilini öğrenmek vacip olur.”