Tam adı Sidonie-Gabrielle Colette olan, Fransa’nın en çok bilinen kadın yazarlarından ve edebiyat dünyasının ayrıksı ismi olarak biliniyor. Colette’i ilk defa okudum. Açıkçası, defalarca “diyalog romanlardan” hazzetmediğimi dile getirmiştim -tiyatro oyunları dışında tabii. Amma ve lâkin, oyun yazarı kimliğini, ustaca romana yedirmiş, beni son sayfaya dek sürükleyip durdu. Kendi açımdan, bu büyük bir başarı.
Colette, Cicim’i 1944’te yazmış. Girişteki biyografisini okumanızı tavsiye ederim, çünkü yaşam-öyküsünün romana yansımaları, aynadaki netlik kadar bariz. Pek çok evlilik yapmış, para kazanmış için kabare sanatçılığı yapmış... Colette’in çakma sosyete manzaralarını yansıtmasını keyifle okudum. Dönemin ahlâki anlayışı ve şekillendirdiği toplum yapısını da ele alıyor.
Yazar, çok klişe ve kalıplaşmış yaşlı erkek (genç erkek), yaşlı kadın(genç kadın) ve genç metresten (olgun metres) oluşan klasik üçlüyü Cicim’de tersine çevirirken, akıllara kazınmış bu toplum alışkanlığını ve (nasıl alışkanlıksa o artık) ezberi de bozuyor.
Okuduğuma çok memnun kaldığım, trajikomik yapısıyla insanı şaşkına çeviren, karekterlerin farklılığının üstüne, romanın çizdiği güzergâhı tahmin edememek, lezzete lezzet katıyor. Yakın zamanda Collette’in hayat hikâyesi sinemaya da uyarlandı. Başrolde Keira Knightley oynuyor. En kısa sürede izlemek istiyorum. Okuyun, okutun efendim.