Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Eylül
Mehmet RaufYüksek Puanlı Eylül Yorumları ve İncelemeleri
Yüksek Puanlı Eylül sözleri ve alıntılarını, yüksek puanlı Eylül kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mehmet Rauf'un Eylül romanı aynı zamanda ülkemizin ilk psikolojik romanı. Yazar kitabını hocası, üstadı olan Halid Ziya'ya ithaf ettiğini belirtiyor kitabın başında ve 120 yıl önce yazdığı bu romanda tek konu üzerinde yoğunlaşmış; aşk
Roman, 9 yıllık eş Süreyya-Suat ile akrabaları aynı zamanda yakın dostları Necip arasında geçiyor. Boğaza nazır bir yalı hayali kuran Süreyya ve Suat nihayet güzel bir yalı bulurlar ve yalıyı yazın kalmak maksadıyla kiralarlar. Yakın dostları Necip onlar için bir kader ortağıdır. Adalarda ve zaman zaman da beyoğlunda kalan Necip hayatında aradığını bulamamış, halinden muzdarip bir adamdır ve süreyyanın davetiyle devamlı olarak yalıya gelir ve boğazın eşsiz nimetlerinden beraberce istifade ederler. Sonrasında ise merak ettiğimiz olaylar gelişir.
Konu baştan sona bu üçlü döngüde gidip geliyor. Günlük yaşamların psikolojik derinlikte ve ayrıntılı olarak işlendigine şahit olduğum kitapta beni sıkan şey olayların çok ağır işlemesi oldu. Konu ve yazarın meramı belli olmasına karşın hadiselerin mükerrer olması biraz bıkkınlık oluşturdu. Ama insan psikolojisi, aşk ve tutku çok iyi işlenmiş.
Benim gibi kitap okumaya yakın zamanda başlayanlar için sıkıcı gibi görünse de ilerledikçe okuru içine doğru çeken, diyalog ve olaylardan çok kişilerin kendi iç hesaplaşmalarını yansıtan, bununla birlikte romanın kahramanlarıyla birlikte sizinde onlarla yaşamanızı, hissetmenizi sağlayan bir roman. Aşkın imkansızlığıyla birlikte romanın kahramanlarını ve aşkı kirletmeden gelişen ve yine aynı temizlikte belkide en olması gerektiği gibi sonlanan güzel bir roman.
Edebiyatımızda ilk psikolojik roman olan Eylül 'de özellikle kahramanların iç tahlilleri yoğun olarak anlatılıyor. Mayıs ayında başlayan kitabin zaman geçtikçe ayların etkisini duyguların degisiminde de görüyoruz. Kendi kendilerine yaşadıkları çelişkiler , duygu yoğunluklari özellikle Necib ve Suad üzerinden verilmis.
Kitap incelerken
Ölünceye kadar,saniyelerine kadar hayatım senindir.
İlk psikolojik romanımızı okuyupta inceleme yapmamak olmazdı tabiki bende okuduktan sonra naçizane bir şeyler yazmak istedim
Kitap başlarda yoğun anlatımından dolayı biraz sıkıcı gelebilir ama ilerleyen sayfalarda kitap kendini iyice sarıcaktir kah heyecanlanicak kah neden böyle diye sinirleniceksiniz ama sonu için okumasi gereken bir kitap iyi okumalar dilerim :)
İlk defa 1900-1901 yılları arasında Servet-i Fünun dergisinde, sonra kitap halinde ilk baskısı da 1901 yılında yapılmış.İlk psikolojik roman olarak edebiyat tarihimize geçmiş bir eser.
Romanda Suat, Süreyya ve Necip üçlüsü arasındaki aşk-sadakat-evlilik üçgeninde, bu insanların ruhsal çözümlemesini görüyoruz.
O zamanlara bakılarak cesurca bir konu ve anlatım işlenmiş.
Kışın Habercisi: Eylül
Türk Edebiyatının ilk psikolojik roman olması titrini taşıyan Eylül içinde aldatma barındırsa da aslında bir aşk romanı. Servet-i Fünun akımının etkisiyle yazıldığı için bolca betimlemelere yer verilmiş. Bu da okuyucu olarak beni yer yer sıktı diyebilirim.
Kitap üç kişi üzerine kurulu; Süreyya, Suat ve Necip. Süreyya ve Suat evlidirler ve
Kitap 3 ana karakterden olusuyor. Suad, Sureyya ve Necip.
Bir bag evinde kalabalik aile ile yasarlarken Sureyya Bey'in yalida yasama hayalini surekli dillendirmeye baslamasi, bulundugu evden memnuniyetsizligi ve sürekli söylenmesi neticesinde Suad Hanim dayanamayarak babasindan para istedigini belirten bir mektup yazar. Mektubun cevabini beklerken sabirsizlanir ve Necip'e gitmemesini rica eder. Yapacagi bu surprize Necip'in de eşlik etmesini rica eder. Fakat o an hikayenin kivilcimi yanmaya baslamistir... Aile yaliya tasinir.. Gel zaman git zaman Necip ailenin ayrilmaz bir ferdi olmustur. Suad'in caldigi piyano, notalar.. Ikisini bambaska bir dunyada birlestirir.
Aralarinda bir cekim baslar. Peki bu çekim nereye evrilecek, sonu nasil bitecektir? Suad esine olan sadakati ile aşka olan hurmeti arasinda sıkışıp kalacak ve hangi karara varacak? Ask-i Memnu'ya hafifce goz kirpan konusuyla, aşıkların arafını ve o duygu karmasasi icinde hissedilebilecek ne varsa iligine kemigine kadar yazmiş yazar. ***"Eylül, malûm ya, hüzün ve yağmur ayıdır." Suad karakteri kendini, hâlini Eylül ayına benzetmektedir.
☆Kitabin isim hikayesi için küçük bir not.
İğfal mi, Saadet mi?
—Spoiler—
Neden kardeşim? Günümüzün pembe dizilerinin kaynağını oluşturan bir kitap. Holdingler yok fakat taşra hayatından kurtulmak isteyen iki çift gözün modern İstanbul hayalinin yansımaları var. Kitap Fransız kültüründen etkilendiği için bilin bakalım nasıl bir aşk yaşantısı anlatılıyor? İki mutlu çiftin arasına giren bir karakter bizi karşılıyor. Fakat bu aşkın imkansızlığı dile getirilirken inceden namus ve etik kavramlarının anlamı deşiliyor. Kadınların, aşkta etkisiz eleman olabileceği düşüncesi nadiren de olsa veriliyor.
Ben eleştiriyorum. Neden evli çiftler üzerinden yürütülen ve sorgulanan bir aşk hayatı ele alınıyor. Türk kültürünün aşılmaz duvarını simgeleyen geleneklerimize ket mi vurulmaya çalışılıyor? Döneminin en çok ilgi gören kitabı olarak lanse edilse de kelime bilgisi dışında sizlere katabileceği çokta bir şey yok açıkçası.
Aşk kavramının, perdeler ardında yaşanması sonucunda hüzünlü ve kasvetli bir yaşam tarzı içinde hayatta nasıl kalınabileceğini dair rehber bir kitap olarakta değerlendirilebilir. E tabi ezin olmayan her şey sizin gözünüzde çöl büyük hale gelir. Bu kitabın ünlü olmasının birinci sebebinin yasak elmayı bizlere sunuyor olması olduğunu düşünüyorum.
Bu kadar eleştirimin üzerinde güzel olan bir yanını söylemezsem haksızlık etmiş olurum. Tüm bu aşk üçgeninde evli çiftimizin arasına giren başrol erkeğimizin ve kadının dışında bu yasak aşkı kimsenin bilmiyor oluşu. Kocası da dahil. Kadın ben seni seviyorum ama kocama da bu haksızlığı yapamam diyerek okuyucuyu şa şırtarak “ helal olsun be” dediriyor.
Kitabi taze bitirmisken bir kac nacizane fikrimi yazmak istedim. Kitap ilk pskilojik roman olduğu için karakterlerin ruh dünyalarını cok vurgulu bir sekilde anlatilmis. Olay akisindan cok bu ruh hallerinin tahvillerinin uzunluğu bir noktada sıkarken bir yandan icinde kendi hislerimize benzer hisler de bulmak mümkün. Vee sonu; beni aşırı derece gerdi sinirlendirdi
Sonu neden böyle bitti diye değil, anlatilis bicimi çok yüzeyseldi oldu bittiye getirilmisti.
Neden yangın çıktı, tam olarak kim atladı kime ne oldu? Bunlari anlamak icin 2 kere aynı sayfayi okumak gerekti. Buna rağmen yine de yavandı.
Ayrıntısız,oyle sıradan anlatilmis ki oyle kalakaldım. Bu kadar başarılı bir romanin sonu bu şekilde gecisitirelemez ya hayır :(
Dilinin eski olması okumayı biraz zorlaştırsa da baskıda yapılan eski kelimelerin yanına parantez içinde anlamlarının yazılması olayına okudukça alışıyor ve sayfalarda ilerledikçe daha kolay bir şekilde okuyabiliyorsunuz.
Kitapta ise bir Madam Bovary, bir Anna Karanina havası var.
Hayatın anlamını aşkın büyüklüğünü belirlemekte sorunlar yaşıyorsanız bir de Eylül'ün anlamını öğrendikten sonra düşünün.
Hayatınızın Eylül'ü ne zaman?
