Fahim Bey ve Biz kitaplarını, Fahim Bey ve Biz sözleri ve alıntılarını, Fahim Bey ve Biz yazarlarını, Fahim Bey ve Biz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kimse göründüğü gibi değildir. Fakat kimse görünmediği ve kendi olduğunu sandığı gibi de değildir. Kimse bizi kendimizin olduğumuzu sandığımız gibi göremez.
İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır.
Hayatı ve dünyayı kendi iyiliğinize göre duyduğunuz için hep aldandınız mıydı? Aldanışınız kendinizi aldatmak mıydı, başkalarını mı aldatmaya yaradı? Sizi kendinize zengin bir iş sahibi farz ettiren hülyalarınızı, hayatınızı tedavi için, bir ilaç gibi mi aldınız, yoksa bunları hayat içinde kalp akçalar gibi mi harcadınız? Bütün ömrünüz ciddi ve masum bir bekleyişle mi geçti, bu intizarı siz hodgâmlığınızı örten bir perde gibi mi kullandınız? Varmak istediği diyarı gönlünde taşıyan bir sâirfilmenam gibi adeta haberiniz olmadan mı geziyor, uyuyor gibi mi yaşıyordunuz? Arzunuzla iradenizi telif edebilmiş ve azminizi arzularınıza göre tahrik edebilmiş miydiniz? Yoksa iradenizin emirlerini hareketlerinizde zahmetle mi tatbik ediyordunuz? Başkalarını düşünmekten kendinizi düşünemediniz miydi? Yoksa kendinizi düşünmekten başkalarını mı düşünemediniz miydi? Yabancıların gözlerini boyayan feragatiniz arkasında siz rahatına düşkün bir hodgâm mıydınız? İçinizde, hepimizde olduğu gibi yaşayan muhtelif şahsiyetleri telif edebilmiş miydiniz? Bunları kim bilir? Kim söyleyebilir? Hatta siz bilebilir misiniz? Kendimizi biz bilebilir miyiz? Bizim hakkımızda kendimizin mi, kimin şahadeti makbuldür, kimin şahadeti makul olabilir? Kim bilir, kim diyebilir ki kendi kendimiz hakkında ilmimiz nerde biter, cehlimiz nerde başlar? Ve başkalarının cehli nerde biter, ilmi nerde başlar.
Kim bilir, belki de insanların çoğu böylece artık aldanmadıkları, artık ummadıkları, artık ümit edemedikleri, artık hayal kuramadıkları için ölürler ve gözler belki açıldığı içindir ilelebet kapanmaya mahkum olurlar.
Her insanın zevahir hayatının altında bir de gizli kalan ve sırf kendi hilkatı ve ruhuyla yaşadığı büsbütün mahrem bir ömrü vardır ki bu hayat içimizde kendi üstüne kapanmış olan bir âlemin mahsulüdür. Yabancılar bunu seçemez ve göremezler ve talihin bütün engellerine rağmen, bu gizli ve mahrem hayatın insanı kısmen olsun tatmin etmesi mukadderdir. Çünkü günlerle gecelerimizin her saniyesinde bizi durmadan usul ile ve şiddetle kaderimize doğru iten, sürükleyen kuvvet kendi kendimiziz. Bu kör talihimizi nasıl hiç sevmemiş olabilir ve ondan nasıl hiç kâm almamış olabiliriz ki onu kısmen de yaratan kendi zevkimizdir. Talihimiz demek kısmen kendimiz demek ve kaderimizin tahakkuku demek de benliğimizin inkişafı demektir.
Çoğumuzun ruhu hayat için kurduğumuz ümitlere bile yabancı kalıyor ve böylece, insan, denilebilir ki, kendi talihine de lakayt kalabiliyor. İnsanın kendi talihi de kendisine pek ehemmiyeti olmayan bir şey diye gözüküyor. Zira -her ne kadar garip olsa da- mahrum olmak muhtaç olmak değil ve mahzun olmak mesut olmamak değildir. Şüphe yok ki aydınlık veya karanlık zamanlarımız olabilir. Lakin neşemizin ve hüznümüzün mayası asıl vücudumuzun ve ruhumuzun bir usaresidir. Aynı şartlar içinde memnun veya mahzun olabiliyoruz. İnsanlar başlarına hariçten gelen felaketlerden ve saadetlerden ziyade bu halleri duyuş ve hazmediş kabiliyetleriyle, dünya ile ve kendi nefisleriyle mücadele tarzlarıyladır ki birbirlerinden ayrılırlar. Yani bunları yener, bahtiyar; yahut bunlara yenilir, bedbaht olurlar. Bazı tabiatların bedbahtlıkla, ve bazılarınınsa bahtiyarlıkla imtizaçları mümkün değildir. Bazılarının hayatında tesadüflerin bütün lezzetleri dinmeyen bir rahmet gibi yağsa onlar kendi kendilerinden intikam almaya başladılar mı, eyvah! Artık hayatın bütün nimetleri kendi duydukları tabii acıyı ve felaketi bir türlü söndüremeyecektir!
''Bazan en hain ve acı hakikat ruhumuzun kalın zırhlarını o kadar az delebilir ki onun gelişinden, onun geçişinden haberimiz bile olmaz. Yabancılar bizi ezilmiş sanırlar ve biz kendimizi bir hayal içinden sıyrılmış duyarız. Hakikatin hakikatinden bile şüpheleniriz.Hayal nedir,hakikat nedir? Pek de bilemeyiz.
Hepimizin talih ve talihsizlik dediğimiz şeyler birbiriyle o kadar karışıktır ki bunları kendimiz bile birbirinden ayırt edemeyiz. Kader bize, aynı kayıtsız ellerle, yemekle zehri beraber verir. Bazan hayatımızda en büyük zarara girmemizle hayatımızı kurtarmamız aynı saate isabet eder. En mühim menfaatimizin bozulmasıyla yeise düşer: "Ne talihsizmişim!" diye söyleniriz. Lakin yarım saat geçmez, yanımızdakileri yaralayan ve öldüren bir kazadan biz sağ ve salim kurtuluruz: "Ne talihim varmış!" deriz. Talih nedir, talihsizlik nedir? Pek de bilemeyiz.