İncarceron serisi iki kitap.
Serinin ilk kitabı İncarceron.
İncarceron,bir hapishane.Fakat öyle bir hapishane ki,nefes alıyor,konuşuyor,engin ve bilinmez,sayısız şehirler,denizler,ormanlar,kuleler,hücreler var bu hapishanede.Bu hapishanenin rahimleri olan hücreler var.Bu hücrelerde hapishane yeni insanlar yaratıyor.Buradan dışarıya çıkmak imkansız...
Açıkcası bizim ne farkımız var bu hapishanedeki mahkumlardan diye düşünmeden edemedim.Ölene dek çıkamayacağımız şehirleri,ormanları,denizleri,sürekli doğan insanlardan,hayvanlardan ve bitkilerden oluşan bu dünyada bizde sıkışıp kalmış değil miyiz aslında?
Kitaba dönersek,bu hapishanenin dışında kraliçenin seçtiği bir dönemde yaşayan gerçek bir dünya var.Fakat bu dünya da protokollerle herkesin elini kolunu bağlayan,özgürlükleri kısıtlayan,kısır bir şekilde taklit edilip,statik,boş bir dünya.Yenilik yok,değişen hiçbir şey büyümüyor,gelişmiyor.Zaman durmuş....Claudia,bu zamanın içinde mahkum,Finn ise hapishanede.
Finn,bu hapishaneye gönderilmiş ve belleği silinmiş.Sadece zaman zaman imgelemler görüyor.Ve aslında buraya ait olmadığını düşünüyor.Ve bu hapishaneden kaçmanın bir yolunu arıyor....
Kurgu ve yaratıcılık açısından güzel bir kitaptı.Fantastik-Bilimkurgu sevenler için tavsiye edilir
