Modern Düşüncede Temel Tartışmalar

İnsanı Yeniden Düşünmek

Kolektif

İnsanı Yeniden Düşünmek Sözleri ve Alıntıları

İnsanı Yeniden Düşünmek sözleri ve alıntılarını, İnsanı Yeniden Düşünmek kitap alıntılarını, İnsanı Yeniden Düşünmek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Batı Avrupa’da Kopernik’le başlayân kozmolojik devrim, insanı, evrenin merkezi/efendisi konumundan indirip herhangi bir galakside yaşayan sıradan bir varlığa dönüştürmüş, Darwin’le başlayan biyolojik devrim, insanı, dünyanın efendisi konumundan indirip olağan bir canlıya çevirmiş, Freud aldın arkasındaki akıl dışının krallığına işaret ederek insanın kendisinin bile efendisi olamayacagını iddia etmiş, çağdaş sinirbilim (neuro-science) alanındaki gelişmeler, insanın varlığının diğer doğa olaylarının karmaşık bir uzanımı olduğunu ima etmiştir. Modernleşme süreci ve Aydınlanma sonrası bilimde meydana gelen büyük atılımlar, insanın ayrıcalığı, biricikliği ve üstünlüğü fikirlerini sarsmıştır. İnsanlık tarihi içinde görece kısa bir zamana sıkışan tüm bu devrimsel nitelikteki dönüşümler, insanoğlu için hazmı ve uyumlanması zor süreçlerdir. Zira evren ve insan tasavvurlarındaki fiziksel değişim, metafizik değişimi de beraberinde getirmekte, eski metafiziğin yıkılışı ciddi bir narsistik zedelenmeye yol açmaktadır.
Hegel’e göre insanın yapıp etmeleri değişir ama ortada değişmeyen bir öz her zaman vardır. Bu bağlamda tapınma nesneleri, tapındığımız şeyin ismi değişse de ortada insana içkin, değişmeyen bir öz olarak tapmak duygusu hep vardır. Bir an için Hegel’in bu varsayımının doğru olduğunu düşünelim. Bu durumda Hegel, insanların ne oldu da bir dinden başka bir dine geçtiler yönünde sorulacak soruya tam yanıt veremeyeceği ortadadır. Eğer bunu mümkün kılan şey tin ise o zaman tinin asıl uğrağının hangisi olduğunu nasıl tespit edeceğiz. Eğer tin, bir açınma sürecindeyse bu durumda bir ilerleme sağladığını nasıl kabul edeceğiz veya bunu nasıl tespit edeceğiz. Ayrıca evrensel bir değişmezlik yasası gibi bu ilke kabul edilirse insan ile hayvan arasında nasıl bir fark olduğu söylenebilir. Nitekim insanı zaten farklı kılan şey içinde bulunduğu koşullar tarafından kısıtlanırken bunu aşabilecek kabiliyetinin olmasıdır. Eğer insan her çağda değişmez bir evrensellik sergiliyorsa o zaman kültür üretmesini mümkün kılan şey nedir? Tam da hayvan evrensel bir doğa sergilediği için bir kültür üretemez. Oysa insan yaşam koşulları içinde doğasını dönüştürebildiği için kültür yaratabilmiş böylece tarihte onca gelişim aşaması geçiren geçim araçları üretebilmiştir. Görülmektedir ki aslında Hegel, böyle bir varsayımda bulunarak insanı da hayvan gibi kimi özellikleri itibarıyla tek boyutlu bir varhk olarak düşünmektedir. Fakat bunu söylemek Hegel’in insan ile hayvan arasında ciddi bir fark görmediği anlamına gelmemelidir.
Reklam
“Dile düşen her şeyin anlam yitimine uğraması, yok etmenin, çağımıza özgü formu olan çoğaltma yoluyla gerçekleşmektedir.” Kasım Küçükalp
Sayfa 309Kitabı okudu
Jhon Kells
Homo economicus para getiren hayvandır.
Locke, mülkiyetin ve sermayenin teorisyeni olarak bilinmektedir. Zira onun bahsettiği emek, kişinin sadece kendi şahsi emeği değildir. Ona göre emeğin oluşturduğu mülkiyet hakkında müteselsilen işleyen bir mekanizma vardır. Bir kişinin çalıştırdığı kişilerin emekleriyle ortaya çıkan şeyler üzerinde de mülkiyet hakkı vardır. Böylece Locke, adına konuştuğu burjuvazinin, sermaye birikimine bir temel kurmaktadır. Bunu meşhur ot biçme örneğinde görebiliriz: “Atımın yediği çim, hizmetçimin kestiği ot, başkaları ile ortak bir hakka sahip olduğum bir yerde kazdığım maden başkasının onayına ihtiyaç duymaksızın benim mülkümdür. Zira benim olan emek, onları içinde bulundukları ortak hâlden uzaklaştırarak mülkümün içine katmıştır.” (Locke, 2003, s. 112). Marx, Locke’un bu emek değer teorisine eklediği artı değer kavramı ile bu açıklamayı eleştirerek kendi sömürü teorisini kurmuştur. Lütfi Sunar
İnsanın doğası gereği témbel olduğunu düşünen Rousseau, insanın sanki sadece uyumak, yaşamını sürdürmek, hareketsiz kalmak için yaşıyormuş gibi olduğunu düşünür. İnsan olsa ola açlıktan ölmemek için zorunlu hareketleri yapma kararını verebilir... Ayrıca Rousseau, vahşi insanın tatlı bir tasasızlık içinde olduğunu düşünür fakat insanın toplumsallaşması aynı zamanda bu tür tasasızlık başta olmak üzere duygularını dönüştürür. Olkan Senemoğlu
Reklam
73 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.