Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam Tasavvufunun Meseleleri

Erol Güngör

Öne Çıkan İslam Tasavvufunun Meseleleri Gönderileri

Öne Çıkan İslam Tasavvufunun Meseleleri kitaplarını, öne çıkan İslam Tasavvufunun Meseleleri sözleri ve alıntılarını, öne çıkan İslam Tasavvufunun Meseleleri yazarlarını, öne çıkan İslam Tasavvufunun Meseleleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Üç sınıf insan vardır. Ulemâ, Ümerâ ve Fukarâ. (Yani âlimler, idâreciler ve dervişler.) Ulemâ ifsâd olunca din gider, ümerâ bozulunca geçim bozulur, dervişler bozulunca ahlâk gider. Ulemâyı bozan hırstır, ümerâyı bozan adâletsizliktir, fukarâyı bozan riyâdır. Şu halde ümerâ ulemâya sırt çevirince bozulur, ulemâ ümerânın emrine girince bozulur, fukarâ da gösteriş yapınca bozulur.
Sayfa 157Kitabı okudu
224 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Bakış açısı bozuk. Bir kere isimlendirme yanlış; İslam mistisizmi. İlk kırk sayfa Hint felsefesi ve Yunan felsefesi var; saçmalık. 50. Sayfaya kadar devam ediyor saçmalık, yahudi, Hristiyan, Yunan, İran, Roma, Hint dünyadaki bütün saçmalıkları Tasavvufu yazmak için kullanmış. Tasavvuf sözde İran menşeliymis. Bütün Hristiyan araştırmacılar öyle
İslam Tasavvufunun Meseleleri
İslam Tasavvufunun MeseleleriErol Güngör · Ötüken Neşriyat · 1996121 okunma
Reklam
224 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
İslâm Tasavvufunun Meseleleri.
Prof. Dr. Erol Güngör, ilk baskısını 1980'de yapmış bu eserinde sadece İslam tasavvufunun meselelerini ele almakta, fakat sosyolojik yaklaşımı ve inceleme metoduyla bir bakıma onu tamamlamaktadır. Eserin muhtevası şu suâllere cevap vermek niyetiyle oluşturulmuş: Tasavvufun İslâm'daki yeri nedir? Tasavvufî düşünce İslâm'a yabancı doktrinlerden mi gelmiş, yoksa onun içinde mi teşekkül etmiştir? Tasavvufta dış tesirler varsa, bunlar nelerdir ve İslâm ile ne derece telif edilmiştir? Günümüzde tasavvuf Türk aydınının zihnini ne bakımlardan meşgul etmektedir? Çağımızın tarih, felsefe, sosyoloji, psikoloji bilgileri hesaba katıldığında, tasavvuf üzerinde nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Tasavvufî düşüncenin geleceği ne olabilir? Keyifli okumalar...
İslam Tasavvufunun Meseleleri
İslam Tasavvufunun MeseleleriErol Güngör · Ötüken Neşriyat · 1996121 okunma
Mutasıvvaflar hiçbir zaman dini bizim anladığımız manada bir ilim konusu olarak görmemişler, dinin ancak yaşandığı zaman bir manası olabileceğini söylemişlerdir. Fıkıhçının şekilciliği ile mutasavvıffın hissi hayatı arasında görülen tezat daha sonra zahir ilmi batın ilmi diye bir kutuplaşmaya yol açacaktır.
Tasavvuf, dini sadece kaideler olarak almayıp onun deruni manasına nüfuz etmeye çalışmak ve dolayısıyla manevi hayatı maddi hayata üstün kılmak, Allah'la kul arasındaki münasebeti iyice derunileştirmek şeklinde alınırsa, İslam ile tasavvuf hemen hemen aynı manaya gelir. Nitekim hicretin ilk üç asrında gördüğümüz başlıca mutasavvıfların esas karakteri bu olmuştu.
Şaraba Övgü
Bırak kendi için ağlasın, hayatı boşuna geçmiş O şarabı az veya çok tadmadan giden İbni Farid
Reklam
İnsan burada kendi kendine bir yol bulamaz mı? Gazali hariç, bütün Sufi teorisyenleri mürşitsiz hakikate varmanın imkansız olduğunda müttefiktirler. Aslında Gazali de tasavvufa bir şeyhle girmiştir, fakat kitaplarında bir insanın kendi başına hakikati bulabileceğinden bahsetmiştir.
Tarihi - Sosyolojik Manzara
Tasavvufun esas itibariyle dünyadan bir çekilme ve başka alemlerde saadet arama olduğunu düşünenler, bu hareketin yaşanan hayattaki tatminsizlikler son haddine çıktığı zamanlarda geliştiğini ileri sürmektedirler. Ayni görüşün bir benzerini, fakat çok farklı bir gerekçe ile, İbni Teymiye1 de ileri sürmüş ve sufi hareketinin deccalın müjdecisi olduğunu, Moğol istilasının bunlar dolayısiyle gelmiş bir ceza olduğunu iddia etmişti. Daha sonraki müellifler onun bu fikrini sistemli bir sosyolojik izah haline getirmişler, İslam dünyasında tasavvuf hareketlerinin Moğol istilası ve ondan sonraki büyük durgunluk ve bezginlikle paralel olduğunu söyleyerek, bu birincisini ikincisinin sebebi saymışlardır. Maamafih bu türlü izahlar sadece İslam tasavvufu sahasında kalmış değildir; Batı dünyasındaki mistik cereyanlarla siyasi-sosyal çöküş ve dağılma arasında çok sıkı bir münasebet görenler olmuştur. Her iki halde de ileri sürülen ortak iddiaya göre, büyük medeniyetlerin dağılma devirlerinde dünya hayatı insanlar için çekilmez bir hale gelmekte, maddi sefaletlerin yanısıra manevi bakımdan da tatmin bulamıyan, huzursuz kalpler kendilerine başka bir dünyada kurtuluş ve huzur aramaktadırlar. Böyle zamanlarda ilk akla gelen soru dünya hayatının gerçekliğidir. Yaşanan ıstırapların yegane gerçek olduğunu kabul etmek ruha hiçbir teselli vermez, çünkü bu gerçek katlanılabilecek gibi değildir. Fakat dünyada olupbitenlerin geçici veya hayali olduğu, asıl gerçeğin hiç de mükemmel olamayan bir yansımasından ibaret bulunduğu fikri kolayca kabul edilebilir.
1. Mecmuatür-Resail, cilt 2. Mısır, 1923.Kitabı okudu
Tasavvuf, İslam dininin belli bir yorumudur. Bazı müslümanlar hicretin 2. ve 3. asırlarından itibaren özellikle fıkıhçıların şekilci yorumları ile mutezilenin rasyonalist yorumu karşısında, bunlardan farklı bir din anlayışı ortaya atmışlar, önce kendi hayat tarzlarıyla gerçekleştirdikleri bu anlayış, sonraları teorik bir yapı kazanmış, hatta teşkilatlanmıştır. Tasavvufi dini anlayışın belirgin vasıfları Kur'an ve sünnette zahirden ziyade batına önem vermektir.
Reklam
Gazali'ye göre tasavvuf, dinin hakikatlerine nüfuz edebilmek için tutulacak en iyi yoldur.
Kutb
Şeyhlik müessesesinin veya tasavvuftaki hiyerarşinin bir başka kaynağı daha vardır ki, bu, İslam tasavvufunun ayrılmaz bir parçası olmaktan ziyade ona yabancı kaynaklardan yamanmış bir ilave hükmündedir. Buna göre görünmeyen alemin temsilcisi olan veliler bu dünyada oradan aldıkları bir misyonu (ilahi görevi) yerine getirmektedirler. Dünya onlara 'tevdi' edilmiştir ve bu görevin sahiplreir gizli bir hükümet halinde dünyayı idare ederler. En yukarıda'kutb' denilen ve mertebesi en yüksek olan bir veli vardır. O, dünyanın mihveridir, yani dünya onun üzerinde (onun iradesine göre) döner. Ondan sonra derece derece daha alt kademelerdeki veliler4 gelir. Bunlar yaşayan şahsiyetlerdir, fakat dışarıdan bir kimse onların ilahi görevlerini bilmez. Bizim sıradan bir insan diye gördüğümüz bir kimse pekala zamanın 'kutb'u olabilir. 4. 'Hall ve akde kaadir ve İlahi saltanatın memuru olanlardan üçyüz tanesi ahyar, kırk tanesi abdal, yedisi ebrar, dördü evlad, üçü nukaba, ve biri kutb veya gavs'tır. bunların cümlesi birbirlerini tanır ve birbirlerinin rızası olmadan hareket etmezler' Hucviri, a.g.e.
Tarikatlerin 19. yüzyıldan itibaren bozulması cemiyetteki genel bozulmanın tasavvuf sahasına da aksetmesinden başka bir şey değildir.
Ebedi Felsefe
Gazali'de tasavvuf, Kur'an ve Sünnet'in getirdiği hakikati sübjektif tecrübe halinde yaşamanın bir yolu idi; Muhyiddin'de Kur'an ve Sünnet hakikatin ancak bir parçasıdır ve sufi kendi başına hakikate erebilen insandır. Nitekim Muhyiddin'in İslam'a bakışı yirminci yüsyılda 'ebedi felsefe' denen görüşe mensup batılı mütefekkirlerin bakışına benzemektedir. Bunlara göre ilahi hakikat tarihin çeşitli devrelerinde çeşitli yerlerde, muhtelif kimseler tarafından tebliğ edilmiştir. Hazret-i Muhammed'in tebliği hakikattir, ama mesela Buda'nın, Konfüçyüs'ün vb. tebliğleri de hakikattir.
Zerdüşt - Zındık
Suhreverdi İslam'ın en ciddi rakiplerinden biri sayılan Zerdüşt (Zındık) dininden aldığı temaları Müslüman cemaat arasında yaymaya çalıştı, başaramadı.
191 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.