Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hz. Mevlana'dan Seçme Hikayeler

Kızıl Postun Eşiğinde

Mevlana Celaleddin-i Rumi

Kızıl Postun Eşiğinde Hakkında

Kızıl Postun Eşiğinde konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
10/10
2 Kişi
3
Okunma
2
Beğeni
303
Görüntülenme

Hakkında

Sizlere "şiir güzeli, bilgi güzeli, Allah güzeli, kısaca güzeller güzeli" Mevlana’nın gönül çağlayanından bu hikayeler buketini seçtik. Hazret-i Mevlana’nın Mesnevi’si "âşıklar kalesidir, ona noksan gelen tamamlanır." Mesnevi okuyanlar temiz insanların sevgisiyle kalbini doldurur. Gönlü temiz olanlardan başkasına gönül vermez. Ümit kapıları olduğunu bilir, ümitsizlik tarafına gitmez. Mevlana’nın: Bana zayıf maneviyatınla bakma. Sana gece olan bana gündüz, sana zindan olan, bana bağ bahçe, sana matem olan benim için düğün ve davuldur, düşüncesindeki engin sırrı sezer. Yahya Kemal’e cihana hükmeden "Osmanlı nasıldı?" diye sormuşlar. O da: "Osmanlı Mesnevi okur ve pilav yerdi," demiş. Mesnevi’yi okuyup anlayanlar sevmenin güzelliğini idrak edip ferahlar. Mesnevi’yi okuyanlara dünya güzelleşerek insanlar daha sevimli ve sevgili gelir. Mesnevi’yi okuyanlara "ölümün gelin gecesi, sevgiye kavuşma" sırrı anlaşılır. Mesnevi’yi okuyanlar, basit şeylerden zevk alanların gerçek zevki niçin anlayamadıklarını kavrar. Mesnevi’yi okuyanlar, Mesnevi’yi okumadan ölmeyen bahtiyar insanların huzurunu duyarlar. Acı suyun başında ömür tüketenler tatlı suyun hoşluğunu anlar. Mesnevi onlara "Gönlüne güneş vuran kişinin gözüne yıldız değersiz görünür" tılsımını ilham eder. Ay ışığı doğudan batıya bütün dünyayı kaplasa ev pencerenin büyüklüğünce aydınlanır. İşte Mesnevi anlayış penceremizi ufuklar boyu açar. Arif Nihat'ın diliyle söyleyelim: "Her eda mana demek Konya Mevlana demek." Mevlana’ da Mesnevi demek.
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 60 dk.Sayfa Sayısı: 247Basım Tarihi: Kasım 2006Yayınevi: Romantik Kitap Yayınları
ISBN: 9789944116107Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i RumiYazar · 122 kitap
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında 'Bilginlerin Sultânı' ünvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Feridüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Feridüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kufe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Musâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'/-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler. Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu. Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile karşılaştı. Mevlâna Şems'de 'mutlak kemâlin varlığını' cemalinde de 'Tanrı nurlarını' görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizi'nin yerini doldurmaya çalıştılar.