Kumar hakkında bir kitap okumak bana hiç cazip gelmemişti ve sırf yazarına olan merakımdan dolayı başlamıştım. Fakat daha ilk sayfalardan itibaren hikaye beni çekti, tıpkı romanın baş kahramani Aleksis İvanovic' in bahsettiği oyuna doymayan kumarbazlarin içine çekildikleri girdap gibi. Çok para kazandığınız halde kumar masasini bırakamayıp, kazanmayı bir bağımlılık, bir yaşam amacı haline getirmenin nasıl bişey olduğunu herhalde Dostoyevskiden başkası daha güzel anlatamaz. Yazarin kendisi de vaktiyle gittiği Avrupa seyahatlerinde kumar oynamis ve ağır kumarbaz olmanın kişi uzerindeki etkilerini deneyimlemis. Nitekim kitabı yazım aşamasında 28 gün gibi kısa bir zaman zarfında hayatları kumar etrafında dönen karakterlerin haleti ruhiyesini ayrintisiyla betimlemiş. Kaderleri ve mutlulukları kumar masalarına ve paranın varlığına dayanan bireylerin elbette ilişkileri de derin, dingin ve sakin olmaktan ziyade tutkulu, yüzeysel ve fırtınalı olur. Aleksei' nin Polina' ya olan tutkusu, General'in Madam Blanche saplantısı, Polina nin karmaşık ilişkileri ve mutluluğu bulamayisi, hepside sağlıklı bir zemine oturmayan, hastalıklı , verimsiz yıpratıcı insan ilişkilerine birer örnek. Dostoyevski her bir karakterin iç dünyasını, huzursuzluklarini, derinlemesine tasvir ediyor. Bununla birlikte akıcı olay örgüsü kitabı elden bırakmadan okumayı mümkün kılıyor. Dostoyevski okumak isteyenlere ve sevenlerine tavsiye edilir. Ben kitabı beğenerek okudum, umarım siz de beğenirsiniz.