Honore de Balzac
~KENDİMCE~
Maddi ve manevi durumlar ne kadar beraber söylenirse de (yani maddi dedikten sonra genelde manevi de deriz) ikisinin birbirleriyle değerlendirilmemesi gerekir. İnsanın kalbi cebinde değildir ya da cebi kalbi değildir. Gerçi, böyle düşünen, kalbi cebi olan insanlar da vardır. Bu kişiler ise duygular yerine maddi çıkarları, parasal şeyleri hisseder; para düşünür, para konuşur, para hissederler. Manevi hisler onlar için önemsizdir. Önemli olsa da bunların değerini yine maddiyatla, parayla ölçerler. Ne kadar sevgi varsa o kadar para harcanır, ne kadar özlem varsa o kadar para harcanır, ne kadar heyecan varsa o kadar para harcanır gibi...
Aslında, maddi değer onların kendisi olmuştur. Manevi açıdan bakılınca ise "5 kuruşluk" değerleri yoktur!
Honore de Balzac
~KENDİMCE~
Çoğu filozof, edebiyatçı, bilim adamı - kadını, sanatçı... öldükten sonra şöhrete kavuşur. Örneğin; Sabahattin Ali, Stefan Zweig (Hayattayken de ünlüdürler ancak öldükten sonra ünleri daha da artmıştır.), Van Gogh, Galileo, Johann Mendel, Mozart... Liste uzayıp gider. Genelde bu kişiler aynı Zweig gibidir. Yani hayattayken belirli bir şöhrete kavuşmuşlardır ancak öldükten sonra asıl şöhretlerini, dünya çapında ünlerini elde etmişlerdir. Günümüzde de 'Nihat Genç' bunu yaşayacak kişilerden biridir kanımca. Dünya çapında olmasa da, öldükten sonra şöhreti Türkiye'de daha da artacaktır.
Bu değerli kişilerin güneşlerinin kendileri öldükten sonra doğmasının; insanları, toplumu öldükten sonra daha çok aydınlatmalarının, öldükten sonra daha çok ünlenmelerinin birkaç sebebi vardır ve bu sebepler de genelde hep aynıdır:
1. Yaşadığı zamanda toplum tarafından anlaşılmamak
2. Siyasi, dini, kültürel sebeplerden dolayı kötülenmek/dışlanmak
3. Genel kabul edilmiş kurallara, yaşayışa zıt hareket etmek, konuşmak
4. Şimdiki zamana değil gelecek zamana hitap etmek
5. Hiç bilinmeyen, duyulmamış, görülmemiş şeyler söylemek, yapmak
"Tanınmış ya da tanınmamış, girişimlerinde başarılı olmuş ya da olmamış büyük adamların ne kadar büyük olurlarsa olsunlar insanlık çamuruyla yoğrulmuş olmaktan gelen küçüklükleri vardır. Kusurları kadar erdemleri yüzünden de ıstırap çekmeleri iki katlı bir bahtsızlıktır..." (Sayfa 167)