Aydınlanma aklı, kendi zorba yanlarını gizlemek ve tarihin “kötü”den “iyi”ye doğru bir “ilerleme” olduğunu kanıtlamak için ortaçağı “karanlık bir çağ” olarak gösterir. Bu kitap, ortaçağın da diğer zamanlar kadar “karanlık” ve “aydınlık” olduğunu göstererek bu yanılgıyı yıkan, bugün yenilik diye adlandırdığımız kimi düşünsel tavırların geçmişteki kökenlerine işaret eden bir tür “karşı-tarih” çalışması, bir tür ezber bozmadır. Örneğin XII. Yüzyılda gezgin okumuşlar denebilecek Goliardlar şiirlerinde düzen karşıtı bir tavır izleyerek erotizme ve yoğun bir toplumsal eleştiriye yer vermişlerdir. Güçlü bir “evlilik” karşıtı akım oluşmuş, “doğal aşk” teorisi bu dönemde ortaya atılmıştır. Abelard ve Heloise’in “yasak aşk”ı iki entelektüelin düşüncelerine uygun bir hayat kurma çabasının dönemlerini aşan bir örneğidir. Ortaçağ karanlığıyla bir arada ve kötüleyici bir anlamda kullanılmasına alışılmış skolastik düşünce, en son döneminde gerçekten dumura uğrasa bile, bir dönem dinsel düşüncenin ve onunla birlikte genel düşün dünyasının rasyonalize edilmesine hizmet etmiştir.
Ortaçağda Entelektüeller’de Batı aydınının doğuş koşulları ve evrimi anlatılırken, modern kültürün temellerini oluşturan “hümanizma”, “mikrokozmos insan”, “doğa” ve “akıl”ın tarihsel kökenleri de eleştirel bir biçimde sorgulanır. Entelektüelin emekçi olmak isterken aristokratlaşması, skolastikten kutsal cehalete geri dönüş, üniversitenin uluslar arası niteliğini yitirerek millileşmesi ve politik çatışmaların aracı haline gelmesi ortaçağdan çıkışın hiç de “ilerleme” sayılamayacak göstergeleridir. Ve ortaya çıkan “hümanist” tipi anti-entelektüalist bir nitelik göstermektedir: Bilimsel olmaktan çok edebi, akılcı olmaktan çok imancıdır; kapalı akademi ortamının ve siyasi iktidarın adamıdır. Günümüzün çokça tartışılan kurumlarından biri olan Üniversite’nin Batı ortaçağındaki kökleri de Jacques Le Goff’un bu keyifli incelemesinin en ilginç yönlerinden birini oluşturuyor.
Günümüzün “tek tip” toplumlarının sunduğu hayat imkanlarının çoktan tükendiğine inanıyorsanız bu kitap size başka bir şeyi de gösterecektir: “Çok sesli” gelecek tasavvurları imkansız ve hayali değildir; insanlık tarihi bunun mümkün olabileceğini gösteren örneklerle doludur. Yeter ki geçmişimize, “resmi tarih”in gözlüğünü çıkararak bakalım.