Bu kitapta 30 günleri dolmadan yollarını ayıran ikilinin sonlarına doğru giden yolu okuyoruz. Diana, kocasından (neler yaşamış olurlarsa olsun) bir türlü vazgeçmek istemiyor ve onun için savaşırken kaybetme olasılığı olan bir oyuna giriyor. Tabi bu yola çıkarken Adam'ın tepkilerine ve onu ne kadar iyi tanıdığına güvenerek hareket ediyor.
Bazen her ne kadar tavırlarına kızsam da, Diana'nın aşkı için savaşıp içerisinde bilmediği arzuları ve içerisinde uyuyan ve uyandırılmış olan itaatkar kadının sadece Adam için ortaya çıkması da eğlenceli bir detaydı. Güven duygusunu her hareketinde hissettirdi.
Bir şekilde Diana'da kendini bulmaya çalışıyordu. Kendi tercihleri, neleri istediğini ve aslında bu tercihleri kiminle istediğini... Adam bazı şeylerin fitilini ateşlemişti, her şeyden önemlisi kırılmayan iradesi de bir itaatkar olmadığını gösterirken Adam söz konusu olduğunda nasıl da itaatkar birine dönüştüğünü de gösteriyordu.
Ne kadar dengesiz bir çift olduğunuzu bu kitapla iyice anlamış olduk! Adam severken Diana sevip sevmediğine emin olamıyordu. Diana severken Adam kendini belirsiz duyguların içinde buldu falan...
Adam'ın duygularının ortaya çıkması ve Diana'nın önünde diz çökmesi de çok başkaydı... Kitabın son kısmı çok güzeldi. Bu tür kitaplarda evli mutlu çocuklu kadar güzel bir son olamazdı. Hele ki ikisinin de bir bebek istemesi gibi bir gerçeğe şahit olmuşken.