Bir dönem tumblr’da hayvan maskeleri takıp değişik kompozisyonlarda çekilen fotoğraflar vardı. Yarattıkları sürreel ve tekinsiz hissiyatla son derece çekici bir havaya sahiplerdi. Mona Awad da bunları görmüş ve “Evet, bunları çalıp onlara dair havalı olan her şeyden yoksun bir fan fiction yazabilirim,” demiş olmalı, zira Bunny bundan ibaret gülünç bir kağıt ve piksel israfı.
Her şeyiyle yetişkin birinin kaleminden çıktığına inanmakta zorluk yaşıyorum. Oluşturulmaya çalışılan estetik bile esasında son derece gülünç, bir çocuk kitabı veya filminden çıkmış gibi — 9-10 yaşından sonra enteresan gelebilmesi mümkün değil. İnanmakta en zorlandığım şeyse birinin Mean Girls fan fictionı yazıp bu kadar berbat bir şey elde etmeyi başarabilmesi. Belki de bunun nedeni, Mean Girls’ün kendini ciddiye almayan kitsch bir film olması; Bunny ise kendini olduğundan çok daha ezoterik, mistik, derin ve değerli bir eser zannediyor. Tam da kendini çok eşsiz ve önemli bir şey yapıyor zannettiği için sakız gibi uzuyor, uzadıkça uzuyor, hiçbir gerçek konusu/hikayesi/olay örgüsü ya da karakter/durum tahlili ya da edebi değeri olmamasına rağmen bitmemecesine uzuyor. Bu sayede gülünçlüğüne yalnızca bir sıkıcılık ekliyor.
Kitabın en trajikomik yanı ise Awad’ın sürekli yazdığı kitaptan katlarca daha ilginç duyulan, karakterlerinin yazmakta olduğu kurgu-içi hikaye konularından bahsetmesi. Belki gerçekten iyi bir yazarın elinde bu fikir bile kayda değer bir kısa hikayeye dönüşebilirdi; ancak Awad kesinlikle o yazar değil. Awad’ın bir yazardan çok sosyal medyadaki estetikler üzerine kapitalize eden bir pazarlamacı olarak başarılı olması ise bir diğer trajikomedi.