Ultra maraton koşmuş gibi hissediyorum, sırtım hala terli. Diyaframım şişti, on bardak kahve içtim. Kitap 12 saatlik bir zaman dilimini içeriyor. İlk sayfada Londra’nın göbeğinde bir bomba patlıyor, evet evet ilk sayfada :) kitap 373 sayfa. Varın siz düşünün. O bomba ağzımda patladı sanki. Bununla kalsa iyi, hemen sonraki sayfada bombayı patlatan bu örgütün 12 saat içinde daha büyük bir saldırı planladığını öğrendik. Tam bir adrenalin patlaması. Süre başladı, nefesler tutuldu. Başladık dedektif Tina ve müfettiş Mike ile koşturmaya, hem zamanla hem de eylemlerle yarışıyoruz. Bir yandan da örgüte ulaşmaya, kim olduklarını ve amaçlarını öğrenmeye, onları durdurmaya çalışıyoruz.
Yazarın ‘Son 10 Saniye’ isimli kitabı vardı, iyi ki onu almamışım. Kalbim 12 saatlik adrenaline dayanmadı, 10 saniyede sizlere ömürdüm. Film sahnelerini aratmayan bir aksiyon, temponun bir an bile düşmediği sayfalar, büyük puntolar ve kısa bölümlerle akışı bozmayan bir anlatım. Yersiz ve gereksiz her cümleden, detaydan uzak. Kurguda kopukluk yok, final gidişatta kendini belli etsede doyurucu.
Demem o ki; şu fani dünyanın dertlerinden 12 saatliğine uzaklaşın ve kurgunun içine girin. Bir yerlerde bu kitaba denk gelirseniz ilk iki sayfayı okuyun direk kendinizi kasada bulursunuz zaten.