Şairler ve yazarlar diyarı olarak kabul edilen Kahramanmaraş, havası, suyu ve iklimi ile tarih boyunca edebiyatçılara beşiklik yapmıştır bir bakıma… Sünbülzâde Vehbilere, Halilî-i
Maraşîlere, Nadir Babalara, Karacaoğlan ve Dadaloğlu’na vatan olan Kahramanmaraş’ta Cumhuriyet dönemi ile de şiir ve
edebiyat çeşitli akım ve ekollerle zirve yapmıştır.
Kahramanmaraşlı olmayı şairliğinin üstünde bir onur olarak kabul eden Necip Fazıl Kısakürek daha gençlik yıllarında
ünlenirken arkasından gelen gençlik de onun açtığı yolda yürümüştür. Nuri Pakdil, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören,
Cahit Zarifoğlu, Alaeddin Özdenören, Bahaittin Karakoç, Kadir Tanır, Osman Sarı… Liste uzadıkça uzar... Ve tabii bunların hepsine de ağabeylik yapan, ortaokulu Kahramanmaraş’ta
okuyup Kahramanmaraş’la özleşen Sezai Karakoç.
Karacaoğlan’ın sevgi ve aşk dolu mısraları ile
Dadaloğlu’nun “Hey heeeey”li kahramanlık dolu mısraları ise
Abdurrahim Karakoç’ta, Mahsuni Şerif ’te, Dostozan’da,
Derdiçok’ta, Hayati Vasfi’de, Ahmet Çıtak’ta, Durdu
Yoksul’da, Mustafa Zülkadiroğlu’nda devam ederek yol katetmiştir.
Bugün Kahramanmaraş yetiştirdiği şair ve edebiyatçıları ile
marka şehir olmaya adaydır. Kahramanlık Madalyası,
Kahramanmaraş’ta nasıl ki fertlere verilmeyip tüm bir şehre
verilmişse şairlik ve yazarlık payesi de Kahramanmaraş’ta her
bir Kahramanmaraşlının mayasında ezelden vardır.
Yukarda isimlerini sıraladıklarımızın yanı sıra isimlerini
sayamadıklarımız ve yazdıkları Kahramanmaraş dışına çıkmadığı için ismini duyuramamışlarımızla Kahramanmaraş
dün olduğu gibi bugün de şair ve edebiyatçılarımıza bir bakıma mektep olmaya devam etmektedir.