Mustafa Kemal’in yurtdışına tahsile gönderdiği bu telebelere söylediği bir söz vardır: “Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olarak dönünüz.”
Biz bambaşka bir delilik yolunun yepyeni yolcularıyız.
Oklarla dolu okluk gibi kendi ülkemizde seyahat ediyoruz.
Aşkla yanmadıkça uzun ömrü ne yapalım!
Bir kıvılcım gibi ölürüz, yeter ki yanalım.
Şeyh Gâlib
Bazen bomboş hissediyorum kendimi
Boş, bomboş
Her şey tedirgin ediyor beni
Zaman akıp gidiyor
Zaman, bana hem ait
Hem ait olmayan
İnsan neden ölüme yazgılı
Ölümün matematiği neden
Zamana ayarlı
Saatli bomba gibidir
O adam şimdi ölmüştür
Çünkü aradan şunca zaman geçti
Biz onu görmeyeli
Peki bu zaman nasıl bir şeydir
Biz onu düşünmediğimizde
Geçen zaman
Onun kendisi için
Geçen zamana eşit midir
Zihnimde çakan kıvılcım
Ahımdır zannederdim en belalı kıvılcım,
Kirpiğine dokunan kanlı ahım da yandı.
Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme.
Kalmadı hiçbir şeyim bak, günahım da yandı.
Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme.
Nurullah Genç
🦋
Selamlar, ben Leyla.
Bu ay 2 tane yaş farkı temalı kitap okudum. Booktok deyimiyle “age gap”. Nedense ikisinde de esas adam inşaat işçisiydi. Bunun sebebi sanırım sürekli beden işçiliği yaparak diri kalmaları, ama başka mesleklerde var abi, lütfen biraz yaratıcı olalım. Jude Lucketti uzun saçlarıyla ve dövmeleriyle gönlümü aldı, ama bu kitabın
“İnsanlar birlikte çalışmayı sever. İnsanda, birlikte çalışma açlığı vardır. On kişinin, bir kişinin kaldırabileceği yükün on iki mislini kaldırabileceğini biliyor muydun? Küçük bir kıvılcım onları harekete geçirebilir.”
Beni yak kendini yak, her şeyi yak
Bir kıvılcım yeter, ben hazırım bak
İster öp okşa, istersen öldür
Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk
Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk
Seni içime çektim bir nefeste
Yüreğim tutuklu, göğsüm kafeste
Yanacağız ikimiz de ateşte
Bir kıvılcım yeter, hazırım bak
Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı?
Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı.
Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum,
Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı.
Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi.
Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı.
Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut.
Bülbülün küllerine konan puhum da yandı.
Böylesi bir yangını görmedi Nemrut bile.
Kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı.
Âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım,
Kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı.
Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme.
Kalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı.
Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme.
Ülkem yıkıldı heyhat !
Ordugahım da yandı .