Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çiftliklerde yaşayanlar köylere iniyorlar, köylerde yaşayanlar kentlere gidiyorlardı. Kentlerde insanlar arasında kayıplara karışıyorlar, hiç oluyorlardı.
“Tepe sarptır ve dibi görünmeyen yarıklarla çevrilidir. Luvina’da insanların düşlerinin bu yarıklardan çıkıp geldiği söylenir..”
Reklam
Ova yolculuğu Domokos'un görmeyi beklediği sonbahar görüntüsünü sunmadı. Ona göre her mevsim belli bir resim tekniğiyle uyuşuyordu: Kış kömürkalemle yapılmış bir eskiz, ilkbahar suluboya, yaz yağlıboya resim, sonbaharsa bir asit baskı ya da gravürdü. Oysa gözlerinin önünden geçip giden sonbahar yaza özgü fırça dokunuşlarıyla canlandırılmış bir yağlı boya tabloydu: Masmavi bir gök, yapraklı ağaçlar, inadına yeşil bitki örtüsü, yol yol sürülmüş kahverengi tarlalar, güneş parçalarını andıran balkabakları ve arabanın camlarına vuran kızgın güneş.
Sayfa 188Kitabı okudu
Büyülü Gerçeklik neden mi Latin Amerika'da ortaya çıkmıştır?
Alınyazısıyla kösteklenen bu kişiler günlük yaşamın sorunlarıyla çepeçevre kuşatılmıştır. Gerçeklik dayanılır gibi değildir, ama gene de göğüslenecektir.
Sayfa 9 - ÖnsözdenKitabı okudu
Anılar, geçmişi daha iyi görmeni sağlar.
Reklam
Ancak öldüğümüz zaman gerçekten dinleneceğiz.
İçerdeki ses birden, "Bağladıktan sonra sarhoş oluncaya kadar içirin, kurşunlar canını yakmasın, " dedi.
Ordu, tesadüfen toplanmış kabilelerden oluşmuş değildi. Tıpkı Roma ordusu gibi, daimi teşkilatı, lO’dan 10.000’e kadar olan kısımları, bir fırka oluşturan Tümen’i vardı. Bu fırkanın süvari fırkası olduğunu söylemeye gerek yoktur. Orduların başında Orhanlar, Hanın generalleri olan bükülmez Subotai, ihtiyar ve tecrübe ile mahmul Muhuli ve kızgın
" Kim bilir, belki ikimiz de körleşmiştik ve bir­birimizi öldürdüğümüzün farkında değildik."
Reklam
"Açlık diye bir şey var, baba; Siz iyi yaşadığınız için hissetmiyorsunuz."
Hüzün Luvina'da doğmuştur sanır insan. Hep tepende, çevrende dolaşan, yüreğinin üstünde ağırlığını duyduğun hüznün nerdeyse tadına varır, kokusunu alırsın.
Ölüler canlılardan daha ağır, eziyorlar insanı.
Bir kadın her zaman birilerini büyüleyebilse de, herkesi büyüleme gücü ancak çölden gelen ırklara özgüdür. Gözlerinde şahit oldukları sonsuzluktan bir şeyler saklı kalmıştır şüphesiz. Belki de ileriyi gören doğa, seraplara, güneş sellerine ve uzayan kızgın maviliğe karşı yansıtıcı bir halıyla kaplamıştır gözbebeklerini. Belki de insanlar asırlar boyu içinde doğdukları kavimlerden bir parça saklı tutar içinde! Bu büyük ırklar sorununun çözümü de kendi içinde gizlidir belki. İçgüdüler duyulan ihtiyaçlara göre gelişen canlı varlıklardır. Hayvan türleriyse bu içgüdülerin ortaya konuşunun bir sonucudur. Bunca araştırılan bu gerçekliğe ikna olmak için, son zamanlarda İspanyol ve İngiliz koyun sürüleri üzerinde yapılan gözlemleri insanlara uyarlamak yeterlidir. Koyunlar otu bol ovalarda sıkışık bir biçimde otlarken, otun nadir olduğu dağlarda olabildiğince çevreye dağılmaktadır. Bu iki koyun türünden birer sürüyü ülkelerinden alın ve İsviçre ya da Fransa'ya getirin: Dağ koyunları alçak ve bol otlu meralarda da dağılarak otlayacak, ova koyunları dağda bile birbirlerinin üzerine çıkacaktır. Edinilen ve aktarılan içgüdüler birkaç kuşakta ancak değişikliğe uğrar. Yüz yıl sonra bile, dağ ruhu bir koyunun ruhunda izlerini gösterebilir. On sekiz yıllık sürgün hayatından sonra bile Esther'in yüzünde ve gözlerinde Doğu'nun ışıltılarının olması gibi...
Tanilo yaşamak dahil tüm dertlerinden kurtuldu.
YKY
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.