"Kardeşlerim
Ben Türküm
Arabım
İrlandalı, yahudi, kızılderili
Kürdüm ben
Yakın beni
Salın küllerimi
Ağrı doruklarından anadoluya
Soysuzluğun bir daha asla yeşermeyeceği
Geleceğe taşıyın beni"
- İlkay AKKAYA/Kızılırmak
“Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti.”
İhsan Oktay Anar’ı Puslu Kıtalar Atlası kitabıyla tanıdım. Karşıma çok çıkan bu kitabı sonunda okuma fırsatı buldum. Kitabı okurken yer yer sıkıldım, geri döndüm, ileri sardım. İnternetten özetlerine baktım. Kitabın tahlillerine göz gezdirdim. Neticesinde kitabı bitirdiğimde karmaşıklığı
İlk basımı 1995 yılında yapılan yazarına Türkiye'nin Tolkieni kitabınaysa Türkiye'nin metrixi dedirten eserdir puslu kıtalar atlası. Bir çok kaynakta tarihi fantastik olarak geçiyor olsa da aslında türü falsefi-fantastiktir. İnsanların bu yanılgıya düşmelerinin temel bir kaç nedeni var.
1. Hikaye 17.yy Osmanlisindaki İstanbul'da geçiyor ve
Ve bitti...
Bir an hiç bitmeyecek sandım!
Öyle güzel iç içe hikayeler vardı ki her an bir başkasının içine düşebilirim diye düşündüm ama olmadı! Kayıp gitti ellerimden
Puslu Kıtalar Atlası...
Çok kitap inceledim bu uygulamada. Ama itiraf ediyorum en çok bu incelemeyi kafamda kurmakta zorlandım. Postmodernizm, iç içe anlatım, üst kurmaca...
Ne çok hikayeye
Sizce kaç yaşındadır ataerkil dünya? İnsan(oğlu) dediğin hangi yüzyıldan itibaren daha eşitlikçi yaşamaya başlamıştır ya da başlar?
Erkeklerin savaşı, erkeklerin siyaseti, erkeklerin tarihi...
Kadın? Çoğu defa atlatılmış, unutulmuş, itilmiş, kakılmış...
Bir gün yeryüzünün tüm ülkelerinde kadın sokağa çıkarken arkasına bakma ihtiyacı
"Ben beş kitap yazdım, ama bana hepsi tek
kitapmış gibi geliyor " demiş Aleksiyeviç.
Ben de onlarca acı hikaye okudum ama sanki tek hikayeyi, tek kadını okudum.Ve ortak duygularını hissettim: Isdırabı.
KADIN
Çocukluğunda:
"Okulda bize ölümü sevmeyi öğrettiler. Falan
şey uğruna ölmeyi nasıl da
"Ahmet Haşim, 1919 Anadolusunun İçler Acısı Halini Anlattığı Mektubunu" dönemin Manisa milletvekili Refik Şevket Bey'e göndermişti. Bu mektubu her Türk vatandaşının defalarca okuyup beynine kazıması lazımdır!
“sevgili refik,
ihtimal sana fazla yazıyorum. fakat ben bundan memnunum. bulunduğum noktalardan sana doğru uçurduğum bu
Öncelikle, hiç yetkin olmadığım bir alanın kitabı ve ilk defa böylesine bir postmodern eserle karşı karşıyayım. Bunu söylemek isterim. Çoğu zaman realist yazarların uzun betimlemeleri ve gerçeklerle ilgili düşünceleri arasında günlerimi geçiren ben hayatımda ilk defa böyle bir kitaba geçiş yapınca biraz çarpılmış gibi oldum açıkçası.
Anlatımı biraz efsaneleri ve masalları andıran bu kitap ne kadar ilk deneyimim etkisiyle beni zorlayıp ara ara bütünlükten koparsa da gerçekten çok başarılıydı. Hem birbirinden ayrı hikayelerin birleştirilmesi, hem felsefi sorular, hem de hikaye aslında çok etkileyiciydi. Mutlaka denenmeli.