Aslına bakarsanız bu savaşta yenilen Türk milleti değil, Türk devletidir.
- Her millet için böyle olmaz mı bu?
- Hayır! Sizin özelliğiniz burada ... Bu özelliğin en önemli yanı da dış görünüşüyle yabancıları kolay aldatması... Anadolu'yu dolaşan bir yabancı neyle karşılaşır? Hasta, bakımsız, güç ten büsbütün düşmüş, bütün umutlarını yitirmiş bir halk yığım ... Görünürde, yani üretimde erkekten çok kadın var. Çocuk lar, yani gelecek kuşaklar, sıtmadan karınları şişmiş, derileri incelip yeşile dönmüş zavallılar... Bugünden yarına çıkacakları şüpheli ... Üretim araçları, ilk tarım çağlarındaki kadar ilkel...
Toprak da üstünde yaşayanlar kadar güçsüz ... Demek, Anadolu, maddesiyle, insanıyle, ruhuyla hiçbir dayanağı olmayan yarı ölüler ülkesi. ..
Gerçek mi komutanım, böyle değil miydim ben? Böyle de ğildiysem n'oldu bana? N'oldu bize? Nasıl göze alabiliyorum böyle sefil bir ölümü? Vatan yolunda döğüşürken ölmek neden geçmedi benim elime? Şimdi bir şeyler yapılamaz mı? Ben hiç mi bir işe yaramam? Bir işe yaramak için beklemek gerek. .. Bunu göze alamıyorum! Bitmeli bu iş, bir ayak önce ... Bunu anlıyorum. Ölçüp biçtim, beklemek imkansız ... Fakat komutanım, ge ne de, kolay değil kendini öldürmek! Hele bu sabah yağmurdan sonra ortalık ne kadar güzeldi. Bunu, geceyi uykusuz, bunaltılı geçirenlerden başkaları hiç bilmez. Kendini öldürenlere 'delirdi' derler. Ah keşke, delire bilsem ... Ölümden korkmadığımı gördünüz, komutanım; ben, ölmemekten korkuyorum. Yani, öldükten soma da bu acılar sürerse diye ödüm kopuyor! Acı çeken gövde mi, ruh mu? Bunu kesinlikle bilmek ne büyük mutlulukmuş!
1. Kötü hafizanın birinci sorumlusu, dikkatsizliktir. Düşüncesini yoğunlaştirabilen kişi, konuya konsantre olabilir. Dikkat edilmeden dinlenen bilgiler kuma yazılmış gibidir; hemen silinir.
2. Kötü hafızanın ikinci sorumlusu, özgüven azlığıdır. İnsan beyninde biyolojik bir saat vardir. Eger o saate bilerek ve irade ederek sabah 07.00'de
“En çok kendine yabancıdır insan. Çünkü genellikle kendinden ziyade başkalarının ne yaptığıyla ya da ne yapmadığıyla ilgilenir. Oysa insan kendini kendiyle mukayese edebilse.. Yok, öyle kolay bir şey değil bu. Zor. Ama sen.. Sen zoru başardın. Sana daha önce söylemiş miydim hatırlamıyorum ama aslında her erkeğin içinde bir kadın, her kadının içinde de bir erkek vardır. Ama iktidar ne erkekte ne de kadındadır. İktidar bütündedir. Bunu biliyor muydun? Bütün olabilmek, kendi içindeki bu ikilikle tanışıp sınırlarını öğrenmekten geçer.”
İnsanlara ne kadar yakın olursanız olun, bazen bütün kötü yaşantılarını bir yabancıya anlatmak çok daha kolay geliyordu. Sizi hiç tanımayan biri sizi yargılamıyordu da... Yalnızca dinliyordu.
On sekizime girdiğimde artık hiç düşünmüyordum politikayı ve çeşitli felsefelerini. İnsanların icadı, kolay ve acısız bir sömürü yoluydu politika. Tıpkı bütün diğer insani kurumlar gibi.
Süslenip saklayarak sıkıntılarımızı
-Kendimizden bile-
Düşüyoruz ömrümüzün o ölü çizgisine.
Duyarsız devinimsiz umutsuz
Güne heyecansız başlıyoruz.
Duymadan dinleyip anlamadan konuşuyoruz. Hepimiz ayrı ayrı kendi kıyılarında
Öyle kolay anlaşıyoruz ki..
…
Yaşamı anlamlandırmada ne gibi hatalara düşülebileceğini anne ve babaların, öğretmenlerin ve psikologların bilerek, kendilerinin aynı hataları yapmamaları durumunda şuna inanabiliriz ki toplumsallık duygusundan yoksun çocuklar, kendilerindeki yetenekleri ve yaşamın içerdiği olanakları daha açık seçik hissedecektir. O zaman yaşamın önlerine çıkaracağı ödevler karşısında uğraşıp didinmeyi elden bırakmayacak, kendilerine kolay bir çıkış yolu aramayarak ödevlere yan çizmeyecek ya da yükü başkalarının üstüne yıkmaya kalkmayacaklardır; kendilerine daha yumuşak davranılıp özel bir yakınlık gösterilmesini beklemeyecek, kendilerini aşağılanmış hissetmeyecek, kafalarından intikam düşüncesini geçirmeyecek ya da "Yaşamanın yararı ne? Ne veriyor bana yaşamak?" diye sormayıp şöyle söyleyecektir: "Biz, kendi yaşamımıza gereken biçimi vermek zorundayız. Bu oldum olası boynumuzun borcudur ve bunun altından kalkabilecek gücümüz vardır. Biz eylemlerimizin efendisiyiz. Yeni bir şey mi yaratılacak ya da eski bir şeyin yerine yeni bir şey mi koyulacaktır, bu yalnızca bizim işimizdir." Yaşam bu şekilde birbirinden bağımsız bireylerin ortak çalışması olarak görüldü mü, insanlığın ilerlemesinde sınır yoktur.
Hatırlamak istediklerinizi,resimler yerine hareket eden filmler şeklinde hatırlamaya çalışın.Hareket eden görüntüler Sabit resimlerden daha kolay hatırlanır.