Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"...Onlar var. Ama onlar senin Efendin değil. Hiç olmadılar. Sen özgürsün Tenar. Sana bir köle olduğunu öğretildi ama sen kendini özgür kıldın."
Sayfa 225 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
"Macarlar, Fin kökenlidir; Laponlar, Samoyedler ve Eskimolar ile bir­ leşmişlerdir. Kısa boylu bu halkların tamamı geniş yüzlü, çıkık elma­cık kemikli, sarımtırak veya pis kahve renkli insanlardır. Buna karşılık Macarlar uzun boylu ve düzgün yaradılışlıdır; bacakları ve kolları uzun, esnek ve güçlüdür, yüz hatları dikkat çekici biçimde güzeldir ve beyaz uluslara benzerler. Finliler her zaman zayıf, akılsız ve eziktir. Macarlar dünyanın fatih milletleri arasında yüksek bir mevkie sahiptir. Başkalarını köleleştirdiler ama kendileri hiçbir zaman köle olmadılar. Bu nedenle Fin menşeili olan Macarlar, fiziksel ve ahlaki olarak ilkel soylarının diğer tüm şubelerinden öylesine farklılardır ki, muazzam bir şekilde değişim geçirmişlerdir.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
.... Otomobilin toplumsal ideolojisi Arabaların en berbat yanı deniz kıyısındaki şatolara veya villalara benzemeleri: Yalnızca çok zengin bir azınlığın keyfi için icat edilmiş, kavramsal olarak ve doğası gereği asla halk için tasarlanmamış lüks tüketim malları. Herkesin sahip olması halinde kullanım değerini kaybetmeyen elektrikli süpürge, radyo
Kimdir bilge kişi? Çok bilen mi bilgisini kullanabilen mi? Kuvvetli olan mı yoksa iradeli mi? Mutlu mu kayıtsız mı? Bilge, talihin yanardönerli hediyelerine yüz vermeyendir. Çünkü onun en büyük eğlencesidir gözyaşıyla kahkahayı birbirine karıştırmak. Hüzünlüyken güldürmek ama yine de dünya nimetlerine sarılmamak. Nedir büyük zafer? Her şeyin
Türkler zorla değil, ikna yoluyla İslam'a girdi iddiası.
İlkel Sosyalist toplumun çocukları olan Türkler ve Moğollar, inandıklarından zorla dönecek insanlar değillerdi. Üstelik, karşılarındaki Medeniyeti yenmek üzereydiler. Ona esir düştükleri zaman bile, efendilerinin her emrine ve dinine hemen boyun eğecek, satın alınıverir, hatır için inanıverir köle olmadılar. Salur oğlu Musa Hanın uzun propagandaları, Buğra Hamn Çin sınırından Buhara'ya dek fütuhatı bile Türk toplumunu eski inançlarından koparamadı. Ancak Salur'dan dört kuşak sonra, adını Arapça'ya çeviren Ahmet Han, kılıcını ikna yoluyla atbaşı birlik yürütünce, "Türklerin kafirlerini" çokça Müslüman etti. O da kendisi Türk olduğu için.
Verebilecekleri hiçbir şey yok. Yapıcı hiçbir güçleri yok. Tüm güçleri karartmak ve zarar vermek. Bu mahalden ayrılmazlar; onlar burası ve burası onlara bırakılmalı. Onlar inkar edilmemeli ve unutulmamalı ama onlara tapmamalı da. Yer güzeldir, parlaktır ve şefkatlidir ama hepsi bu kadar değil. Aynı zamanda Yer korkunçtur, karanlıktır, acımasızdır. Tavşan, yeşil çayırlarda ölürken çığlık atar. Dağlar, gizli ateşlerle dolu büyük ellerini yumruk yaparlar. Denizde köpekbalıkları vardır ve insanların gözlerinde acımasızlık. Ve eğer insanlar bu şeylere taparlarsa ve kendilerini bunların önünde alçaltırlarsa, bundan kötülük doğar; bunların mahalleri karanlığın toplandığı yerlere, bizim İsimsiz dediğimiz Varlıklara, Işık'tan önce varolan Yer'in Güçleri'ne, karanlığın, yıkımın, deliliğin güçlerine, tamamen bırakılmış yerlere kurulmuştur... Sanırım onlar, senin şu rahibe Kossil'ini de uzun zaman önce delirtmişler; sanırım o, bu mağaralarda gizli dolaştığı gibi kendi kişiliğinin labirentinde de dolaşıyor ve artık gün ışığını hiç göremiyor. Sana İsimsizler'in öldüğünü söylüyor; ancak kaybolmuş bir ruh, kaybolmuş bir gerçek, buna inanabilir. Onlar varlar. Ama onlar senin Efendin değil. Hiç olmadılar. Sen özgürsün Tenar. Sana bir köle olduğun öğretildi ama sen kendini özgür kıldın.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
“halkın gücü” anlamına gelen “demokratia”, ilk kez MÖ 6. yüzyılın sonlarında, Yunan kent devletlerinden biri olan Atina’da ortaya çıktı. Krallar, oligarklar, aristokratlar ve dönem dönem de tiranlar tarafından yönetilmiş olan Atinalılar, demokrasiyi bir günde tesis et- mediler. Atina’da halkın gücünün egemen olmasını sağlayan zemin
"Verebilecekleri hiçbir şeyleri yok. Yapıcı hiçbir güçleri yok. Tüm güçleri karartmak ve zarar vermek. Bu mahalden ayrılamazlar; onlar burası; ve burası onlara bırakılmalı. Onlar inkar edilmemeli ve unutulmamalı ama onlara tapmamalı da. Yer güzeldir, parlaktır ve şefkatlidir ama hepsi bu kadar değil. Aynı zamanda Yer korkunçtur, karanlıktır, acımasızdır. Tavşan, yeşil çayırlarda ölürken çığlık atar. Dağlar, gizli ateşlerle dolu büyük ellerini yumruk yaparlar. Denizde köpekbalıkları vardır; ve insanların gözlerinde acımasızlık. Ve eğer insanlar bu şeylere taparlarsa ve kendilerini bunların önünde alçaltırlarsa, bundan kötülük doğar; bunların mahalleri karanlığın toplandığı yerlere, bizim İsimsiz dediğimiz Varlıklara, Işık'tan önce varolan Yer’in Güçleri'ne, karanlığın, yıkımın, deliliğin güçlerine, tamamen bırakılmış yerlere kurulmuştur... Sanırım onlar, senin şu rahibe Kossil'ini de uzun zaman önce delirtmişler; sanırım o, bu mağaralarda gizli gizli dolaştığı gibi kendi kişiliğinin labirentinde de dolaşıyor ve artık gün ışığını hiç göremiyor. Sana İsimsizler’in öldüğünü söylüyor; ancak kaybolmuş bir ruh, kaybolmuş bir gerçek, buna inanabilir. Onlar varlar. Ama onlar senin Efendin değil. Hiç olmadılar. Sen özgürsün Tenar. Sana bir köle olduğun öğretildi ama sen kendini özgür kıldın."
Evet Britanyalılar köle olmadılar ama köleliği kendileri uyguladılar :)
Bununla beraber, denizdeki egemenliğin önemi artık kamuoyunda anlaşılmış durumdaydı; 1740'ta James Thomson bunu dizelerinde şöyle dile getiriyordu: Yönet Britanya, dalgaları yönet, Britanyalılar asla köle olmayacaklar.
Sayfa 121 - Say Yayınları
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.