Hep dilemişimdir, ne olur bir kere de kapıyı açınca başka bir niyetle gelmiş biri çıksa karşıma. Düşünüp de ufak bir armağan getiren biri örneğin. Hani azıcık yemiş ya da birkaç fındık fıstık, getirecek şey mi yok şu güz vakti. Belki de birkaç sap çiçek. Ya da biri sırf öyle uğrayıp bir candan "Tanrı'nın selamı üzerinizde olsun, Peder Terrier, güzel bir gün dilerim size!" diyecek olsa. Ama o günü göremeyeceğim galiba.
Sayfa 15
Kürtler neden isyan eder
170 yıldan beri Türkiye'nin gündeminden düşmeyen bir soru. İlk önce 1840'larda Botan beyi Bedirhan Bey ile Hakkâri emiri Nurullah Bey ayaklanıp istiklal ilan etmişler. 1879'da Şemdinli hakimi Seyyid Ubeydullah isyan etmiş; İran'ı fethetmesine ramak kalmış. 1909'da Milli aşireti, 1913'te Hizan, 1920'de Koçgiri
Reklam
Orta Asya halk destanlarına konu olan Kanıkey, Kara-börk, Akılay, Karlığa, Aybarçın, Azade Çehre, Melike Ayar, Aysülüv, Tomaris, Bayansülüv, Yunus Peri, Gülnar Peri, Gülayım, Saykal, Arzigül gibi cengaver kadın tiplemelerinde az-çok tarihî hakikat payı vardır.
Emilia ablam öz ablam
Kocaların da akılda tutmaları gereken şey, kadınların da onlar gibi beş duyusu olduğudur. Kadınlar da onlar gibi görür, koku alır, onlar gibi tatlıyı ekşiyi ayıracak damak zevki vardır. Bizi başkalarına değiştirdikleri zaman yaptıkları nedir? Eğlenmek mi? Öyle galiba. Bundan zevk duyuyorlar mı? Elbette duyuyorlar. Öyleyse, yanıltan zaafları mı? Evet. Ya bizim erkekler gibi zevk alma duygumuz, eğlence isteğiniz, zaafımız yok mu? Bize iyi davransınlar öyleyse, yoksa bilsinler ki bize yanlış yolu gösteren kendi yaptıkları yanlışlardır.
Sayfa 127Kitabı okudu
'Size şunu söylemek istiyorum. Evet belki ben bir baltaya sap olamayan, sıkıcı ve acınacak durumda biriyim. Tersliğim, uyumsuzluğum canınızı sıkıyor. Galiba hiçbir yeteneğim de yok. Kanımdan başka da verecek bir şeyim... Gençliğim, kimseye gerekli olmayan bir izmarit gibi yok olup gidiyor. Ne bir yuvam, ne dostlarım, ne de bir işim var. Gençliğimin en verimli çağında, bu kasabaya kısıldım kaldım. Erkekliğim, dinçliğim, kalbim gözümün önünde eriyor. Şunu da söyleyeyim, askere gitme vakti gelene kadar bu kasabadan kurtulmaktan başka bir şey düşünmedim. Ama o sabah gelip çattığında, beni bu kasabaya bağlayan, o güne kadar fark etmediğim daha derin bağlar olduğunu fark ettim. Çiğ damlalarıyla kaplı kavaklardan havaya ince bir koku yayılıyordu. Nedense o gün bana bu kavakları, çamları, çınarları hayatımda sanki ilk kez görüyormuşum gibi geldi. Sabahın bu erken vaktinde sokaklarda serseri bir mayın gibi dolaşan köpek çetelerinden başka bir şey olmaz. Galiba bu sessiz sabahları, köpekleri, toprak kokusunu seviyorum. Ama bu kasabada yaşayan insanları ve onların küçük hesaplarını anlamıyorum. Ruhuma yabancı ve boğucu buluyorum. Şimdi söyleyin bana büyük, ciddi ve herkese gerekli bir işin yapıldığı bir yerlere gitmek istemekte kötü olan ne var?''
Katharsis
Dionysos kültü ile bu üç tür arasındaki ilişki daha çok fiziksel nitelikte olacaktır; bu bağ, ruhun ele geçirilmesi, ya da daha açık söylemek gerekirse, (teatral davranışlarla olan mizaçsal bağı bilinen) histeridir; söz konusu dans da aynı zamanda hem tatmin olmayı hem de kurtulmayı içinde barındırır. Teatral katharsis kavramını belki de bu
Sayfa 67 - YKYKitabı okudu
Reklam
241 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.