Savaşı, savaş meydanlarını, savaşın diplomatik ve siyasi etkilerini, savaş meydanlarındaki askerin psikolojisini, savaş ardında kalan ailelerin psikolojilerini yaşanmış bir dille anlatıyor Tolstoy.
Bütün bunlarla birlikte Rus aristokrasisini, onların gerçek dünyasını, küstahlıklarını, Fransızlarla savaşırken bile onlara tutkunluklarını mükemmel bir üslupla anlatıyor.
En çok şaşırdığım nokta ise ben bir roman okuyacağımı düşünerek başladım Savaş ve Barış’a. Evet, bir roman okudum ama sadece bir roman değildi okuduğum: Aynı zamanda bir tarih kitabı, bir siyaset kitabı, bir hukuk kitabı okudum.
Velhasıl gerçekten bir klasik okudum, gerçekten bir başyapıt okudum.
"İstiyordum ki," dedi, "onun yanında olayım. Bana bunu bir daha yapamazsın! Sen avını kimseye kaptırmak istemeyen bir çakal gibisin, Cathy. İstiyorsun ki senden başka ki mseyi sevmesinler!"
***
“Çok sağ olun, beni dünyaya getirmişsiniz. Ancak insanın iki kere doğması gerekiyormuş. Bir kere onu anne ve babası dünyaya getiriyor ikinci kere ise O KENDİ KENDİNİ…”
***