İnsanlara sıradan bir fermuarın işleyişini ne ölçüde bildiklerinin sorulduğu mahcup edici bir deney yapılmış. Çoğu kişi büyük bir özgüvenle gayet iyi bildiğini söylemiş; ne de olsa mütemadiyen fermuar kullanıyorlar. Sonra bu insanlardan fermuarın işleyişini ellerinden geldiğince ayrıntılı anlatmaları istenmiş. Çoğunun en ufak bir fikrinin bile olmadığı ortaya çıkmış. Steven Sloman ve Philip Fernbach bu durumu "bilgi yanılsaması" diye adlandırıyor. Birey olarak çok az şey bilmemize karşın çok şey bildiğimizi zannediyoruz çünkü başkalarının kafasındaki bilgilere kendi kafamızdaymış muamelesi yapıyoruz.
Bu yüzden de büyük güç, etrafındaki uzayı büken kara deliklere benzer. Ne kadar yaklaşırsanız her şey o kadar çarpıklaşır. Yörüngenize giren her kelime fazlasıyla ağırlaşır ve karşınıza çıkanlar sizi ya pohpohlar ya idare eder ya da sizden bir fayda sağlamaya çalışırlar. Kendilerine bir iki dakikadan fazlasını ayıramayacağınızı bilirler ve uygunsuz ya da muğlak bir şey söylemekten çekindikleri için ağızlarından ya boş sloganlar dökülür ya da klişelerin en kötüsü.
Güç gerçekliği olduğu gibi görmekten ziyade onu değiştirmeye dair bir meseledir. Elinizde çekiç varsa her şey çivi gibi görünür ve elinizde büyük bir güç varsa her şeye burnunuzu sokmanıza davetiye gibidir. Siz bu dürtüye kapılmamayı başarsanız da etrafınızdaki insanlar elinizde tuttuğunuz koca çekici asla unutmaz. Sizinle konuşan herkesin bilinçli ya da bilinçsiz bir gündemi vardır ve bu yüzden söylediklerine hiçbir zaman bütünüyle inanamazsınız. Hiçbir sultan maiyetindekilerin ve kullarının hakikati dile getirdiğine inanamaz.