Ben, kitabı Dostoyevski'nin İsa Tablosuyla bitirmek istedim. Belki de kitapta beni etkileyen bölümdü.
"...Bir tablo hayal ettim. Ressamlar İsa'nın resmini hep İncil 'de anlatılan öyküleri göre yapmışlardır. Ben olsam öyle yapmazdım: O tek başına olurdu benim tablomda. Kimi zaman yalnız bırakıyordu havarileri. Yalnızca küçük bir çocuk bırakırdım yanında. Küçük çocuk oyun oynardı hemen yanında. Çocuk belki kendi çocuk diliyle ona bir şeyler anlatır, İsa da dinlerdi. Ama o anda düşüncelere dalmıştır İsa. Elini çocuğun aydınlık, küçücük başında unutmuş gibidir. Uzaklara, ufka bakmaktadır, dalgın. Dünya kadar büyük bir düşünce sinmiştir bakışına. Yüzünde bir hüzün vardır. Küçük çocuk susuyordur. İsa'nın dizine dayadığı koluna yanağını koymuş, (çocukların kimi zaman düşünceler daldığı gibi) dalgın, küçük başını yukarı kaldırmış, gözlerini kırpmadan İsa'nın yüzüne bakmaktadır. Güneş batmak üzeredir..." (s.576)